Huzur Bu Işte
HUZUR BU İŞTE...
Saat 04.30
Gün doğumuna daha çok var.
Tık...Tık... Tak...Tak...Diye bir ses.
Kulağımı acı acı tırmalıyor.
Bu ses de neyin nesi!
Dedim! kendi kendime.
Bir baktım ki!
Gaz lambasının puslu ışığında,
bastonu elinde
hayatın izleri yüzünde
Aksakallı dedem.
O masum duruşu ve tatlı gülümsemesiyle;
" Hadi yavrum...Hadi aslanım..
Kalkıver...Bak hava ışıyor....
Koyunlar kuzular aç kalacak...
Hadi yavrum...Hadi!"
diyerek seslendi.
Kalkmaya gayret ettim.
Ama nerde!
Sabah uykusundan kimin kalktığı görülmüş!
Hele hele bu saatte...
Hemen kendimi sıcacık yatağıma geri attım. Olmadı! Olmadı be! Bir türlü kalkamadım!
Oh be! Dedem gitti! diye sevindim.
Beş dakka oldu olmadı...
Yine aynı ses...Tık...Tık...Tak.. Tak...
Yine dedem...Yine geldi.
Dedemin ne günahı vardı ki!
Benim onu yormaya ne hakkım vardı!
Hemen yatağımdan fırladım.
Koyunları kuzularından ayırıp çıktım evden.
Tabi çoban köpeğim Çarşafı unutmadan...
Yerler ıslak....Otlar ıslak...
Koyunlar koşuyor...Kozalak kovalıyor.
Yetişmek ne mümkün.
Düşe kalka gidiyorum peşlerinden...
Sırılsıklam oldum...
Şükürler olsun! Rabbime.
Nihayet güneş doğdu.
Ne güzel bir doğa....
Oooohhhh! ooooohhh! deyip
Nefes aldım havayı içime çeke çeke...
Nihayet koyunlar da koşmayı bıraktı...
Ne de olsa karınları doymuştu....
Ben de kuru bir yer buldum...
Oracığa kıvrıldım durdum.
Ohhhh! Dunya varmış be!
Güneşte vuruyor yüzüme artık.
Allah' tan daha ne isteyim..
Huzur bu işte...Stres yok...Gürültü yok...
Bağıran yok...Çağıran yok...
Ben...Çarşaf ve koyunlarım..
Bir de kavalım...
Aldım kavalımı başladım çalmaya...
'Dağlar seni delik delik, delerim delerim.
Kalbur alır toprağını elerim elerim.
aman aman...Dumanlı dağlar."
Genç Kaleminiz
Şenol KARA
19 Ekim 2021 Muş
Şenol KARA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Sen Köylüm
Sabah şafak sökmeden, müezzinle uyanan
Milletin efendisi, kalacaksın sen köylüm.
Feryat figan etmeden, bastonuna dayanan
Derdi olana derman, olacaksın sen köylüm.
Konu komşu herkese, Allah selamı veren
Varı yoğu ne varsa, garibanlara seren
Dua ve niyaz ile Yaradanına eren
Cenazende helallik, alacaksın sen köylüm
Tan ağarır ağarmaz, nasibi için koşan
Darı dolu heybeyle, dere tepe düz aşan
Toprağını ekince huzurla dolup taşan
Sırât-ı Müstakîm'e, geleceksin sen köylüm
Çam kokulu çırayla, ocağı tutuşturan
Mis kokan tandır ile ayranı katıştıran
Meleyen kuzuları anaya kavuşturan
Yufka yürekli bir kul, bulamazsın sen köylüm
Ormanını yakanı, kor ateş olup yakan
Vatanını satanı, alnından vurup çakan
Fukarayı ezeni, dipsiz kuyuya sokan
Sarıoğlan kulunla, öleceksin sen köylüm.
Sarıoğlan
22 Şubat 2022 Muş
Şenol KARA
Gelincik Çiçeğim
Tek yıllıksın sen
Narin gelincik çiçeğim.
Yaprakların rüzgar kadar hassas.
İnce sedefimsi yapın bir o kadar zarif.
Kimi zaman ince yüreği...
Kimi zaman kibarlığı simgelersin.
Bu yüzden seninle özdeşleşir
Hassas, zarif insanlar.
Rengin o kadar kırmızı ki...
Sana "ateş otu" lakabını vermiş.
Adeta Şehit olan askerleri betimlemiş.
Kimi zaman tül kadar inceliğinle..
Bir duvağı anımsattın bize
Kimi zaman da
Yarınından habersiz bu günü yaşayan
İnsan ömrünü çağrıştırdın.
Hele hele o dalında ki siyah çizgiler yok mu?
Senin bir tarafını kaplayıp duran.
Adeta sevenin yüreğindeki acının
Sevgiye baskın gelmesini...
Hissettirir.
Sevene...sevilene...
O kadar ince ve zarifsin ki..
Dokunmak, kucaklamak isterim..
Ama yapamam...incitmekten...
İncinmekten korkarım.
Kırmızı yaprakların o kadar narin ki...
Masum görünüşünün altında yatan
Hüznünü dışarıya çıkarmaktan korkarım.
Söyleyin...Haber salın..
Sevenlere...Sevilenlere...
Gelinciğime kızmasınlar!
Muştulayın...Selam gönderin...
Küskünlüğe yenik düşenlere...
Gelinciğimi boynu bükük,
Yalnız koymasınlar.
Seven sevdiğine sitem ederse...
Gelinciğimden bilmeyin nolur!
Bu yüzden O'nu hor görmeyin!
"Beni bir gelincik misali koparıp gittin!"
Sözüyle...
Gelinciğimi değersiz göstermesinler.
Hüzün denizinde...
Dalgaların esiri eylemesinler...
Aman! Aman ha!
Sadece ölülere rahmet versin diye!
Mezarın soğuk toprağında...
Terkedip gitmesinler.
SARIOĞLAN
21 Mayıs Pazar
2023 Muş...
Şenol KARA
Ben Yine Sus Pus...
Hafif hafif...Tane tane kar yağarken
Şubat soğuğunda;
Onun yolunu gözlüyorum.
Onun sokağında, O'nu bekliyorum.
Köhne sokak lambalarının ışığında
Zemheri ayazında, yolunu gözlüyorum,
Belki beni affeder diye.
Elimdeki beyaz orkideler
Soğuktan çoktan donmaya başladı bile.
Varsın donsun!...Benim aşkım var!
Ben aşığım!...Aşkım içimi ısıtır!
Diye diye, kendi kendimi avutuyorum.
Kar ve ayaz şiddetlendi.
Soğuktan ellerimi hissetmiyorum artık.
Dakikalar durdu duracak...
Yelkovan, akrepe sesleniyor;
Gelen giden var mı! diye.
Yok...yok...Gelen de yok giden de....
Tam gidiyordum ki...
Bir ayak sesi geldi....
Oh be! .Nihayet!.Geldi! dedim. Kendi kendime....
Ona sevdiğimi haykırabilirim! artık.
Ona; Gitme! Beni terketme! diyebilirim.
Derken...Diyeceğimi beklerken... .
Yanımdan....Yüzüme bile bakmadan..
Beni hiç umursamadan
Çekti ve gitti...
Ah! Ahhh! Yüreğime yine söz geçiremedim..
Gelmedi. Sevdiğim yine gelmedi...
Gelmedi. Sevdiceğim yine gelmedi...
Ben yine yalnız...Yine biçareyim...
Ben yine sus pus....Yine avareyim...
06 Şubat Pazar...
Sarıoğlan...
Muş...
Şenol KARA