Eğitim Sitesi

Kur'an'dan Aldım Dersi Şiiri

Kur'an'dan Aldım Dersi

Kur’an’dan aldım dersi,
Rabbim verdi hikmeti,
Hidayeti, hidayeti…
Hepsi O’nun inayeti.

Muhammed’den aldım aşkı,
Gönlüm zorlukları aştı,
Gafil yürek sanki taştı,
Mü’min secdedeki baştı.

Resûl’den aldım hilim,
Rabbim verdi ilim,
Kesilsem dilim dilim,
Yine de Hakk der dilim.

Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan

Yûnus KOKAN Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Yûnus KOKAN Şiirleri:

Ömer Halisdemir

Rüya değil,
Sanki gerçek.
Toprak damlı bir mekân,
Ve içinden gelen hoş bir seda.
Başını içeri uzattı Ömer.
Resûlullah (s.a.v) ve etrafında yirmi kadar sahabe,
Pür dikkat onu dinliyorlar;
Resûlullah (s.a.v) seslendi:
“Gel Ömer! Gel, sen de bize katıl!”
Ömer adımını kapıdan içeri attı,
Heyecandan kan ter içinde kaldı;
İşte tam o sırada uyandı.

Aradan birkaç gün geçti,
Yıl iki bin on altı,
Aylardan Temmuz,
On beş Temmuz gecesi,
Ve günlerden Cuma idi,
Ömer âdeta uçacaktı.
Saat dokuza vardı,
Babasını aradı:
“Yerimde duramıyorum,”
“Ben çok hırslanıyorum baba.” dedi.
Yirmi senelik asker,
İlk kez böyle söyledi.
Hasan Hüseyin şaşırdı:
“Oğlum bir su iç!”
“Besmele çek ve korkma!” dedi.
“Ben hazırım!” dedi arslan Ömer.

Güneş battı,
Şafak attı,
Gündüz geceye aktı.
Telefon çaldı,
Ömer telefonu aldı
Ve cevapladı:
“Emredin komutanım!” dedi.
Arayan Zekai Aksakallı,
Özel Kuvvetler Komutanı,
Korgeneral Zekai:
“Ey Ömer!”
“Tuğgeneral Semih Terzi bir darbecidir, vatan hainidir!”
“Onun karargâha girmesine müsaade etme!”
“ O haini öldür!”
“Bu işin sonunda şehitlik var yâ Ömer!”
“Seninle yirmi yıllık hukukumuz var.”
“Hakkını helal et!” dedi.
Hiç düşünmeden:
“Emredersiniz komutanım!”
“Hakkım helal olsun!”
“Siz de hakkınızı helal edin!”
Dedi Astsubay Ömer.
Ve tarihi görevini üstlendi.

Vatan haini Semih Terzi,
Ve beraberindeki on kişilik timin hepsi,
Geldiler, karargâha kadar.
Ömer kendini vatana adar,
Tek başına karşılarına çıkar:
“Zekai Paşa’nın emri var!”
“Karargâha giremezsiniz!” der.
Tim üzerine atlar,
Başçavuş Ömer kurşun atar,
Alnının tam ortasından vurur darbeci haini.
Yığılıp kalır orada Semih Terzi.
Davranır silahlara hainin koruma timi;
Kurşun üstüne kurşun yağar,
Gafiller tam otuz kurşun atar,
Kalpleri taş kesmişti, sanki demir
Şehit olur Ömer Halisdemir.
Onun şehadeti,
Olur, bu vatanın selameti.
Baba Hasan Hüseyin rüyasında görür Ömer’i:
“Nereye gidiyorsun oğlum?”
“Baba nöbetim var.”
“Nöbete gidiyorum.” der Ömer.
Artık Ömer Halisdemir,
Vatanı şehitlerle bekler.

Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan

Yûnus KOKAN

Önce Marifet

Yirmi birinci asrın başında,
Yûnus minare başında,
Bir yanında Mevlânâ,
Bir yanında adaşıyla.

Seslenir tüm insanlığa,
Seslenir gür bir sedayla,
Düşmanımızdır cehalet,
İlim ile olur adalet.

Ama önce gelir marifet,
Kul önce kendini okumalı,
Yoksa ilim sandığı da,
Olur ona cehalet,
Kaybolur yine adalet.

Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan

Yûnus KOKAN

Seyit Onbaşı

Çelik püskürtüyor deniz,
Ve Mecidiye Tabyası’nı altüst eden ateş,
Mermi yağıyor âdeta,
Cesur Mehmetçiğimin üzerine.

Ve bir emir
Takım subayı Fehmi Bey’den:
Sığınağa gir, asker hemen!
Allah’ın erleri sığınağa girer,
Cephaneliğe bir mermi isabet eder,
Kahraman Mehmetçik şehadete erer.
Seyit Onbaşı bayılmıştı,
Ayağa kalktı
Ve etrafa baktı,
Gözü omuz omuza çarpıştığı
Yiğitleri aradı,
Ayakta bir tek Ali vardı,
“Ey Ali! Arkadaşlar neredeler?” oldu suali,
On dört şehit verdik,
Ve yirmi dört yaralımız var Seyit, der Ali.

Ayakta kalan Seyit Onbaşı
Bir de Ali ,
Koca Seyit denize bakar,
Düşman gemileri alev saçar
Ve tabyada kullanılabilir
Bir tek top var,
Haçlı ittifakı kıyıya
Yaklaştıkça yaklaşır,
Top mermisini kaldıracak alet arızalıdır.

Seyit’te büyük bir heyecan,
Ali’den yardım umar,
“Yardım et yâ Ali!
Yardım et ki şu gülleyi sırtlayayım.”

Ali bir yerdeki mermiye,
Bir de Seyit Onbaşı’ya bakar,
Bu mermi tam iki yüz yetmiş altı kilo idi,
Kaldıramazsın Seyit! Dedi,
Kaldıramazsın o mermiyi.

Lakin Seyit kararlıydı,
O mermi yerden kaldırılmalıydı,
Başka çare kalmamıştı,
Bir deneyeyim diyerek
Merminin yanına vardı.

Ve ellerini
Kartal pençesi misillü açarak:
“Bismillah!” dedi,
Mermi baştan ayağa yağlıydı
Ve ellerinden kaydı.

Koca Seyit ellerini
Toprağa buladı,
Mermiyi iyice kavradı,
“Yâ Allah! Bismillah!” dedi
Ve mermiyi sırtladı,
Sendeledi; ama pes etmedi.

Merdivenlerini güçlükle çıktı topun,
Ve sürdü mermiyi ağzına namlunun.

Zaman çok dardı,
Namluyla düşmanı hedef aldı,
Mesafeyi ayarladı,
“Bismillah!” dedi,
Ve topu ateşledi.
İşte o an وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ (Dipnot) âyeti,
Gönüllerde yankılandı,
Mermi en önde geleni yakaladı,
Ocean denen gemi
Arkasından yaralandı,
Harmanladı,
Etrafındaki tüm gemiler kaçıştı,
Allah’ım O nasıl bir kaçıştı?

Zaferden sonra,
Seyit Onbaşı’nın yanına gelen,
İsteğidir kumandanların,
Bir fotoğraf için,
O merminin kaldırılması Seyit’ten.

Uğraşır, uğraşır
Bir türlü kaldıramaz mermiyi,
Seyit kan ter içinde stresten,
Ama ne çare,
Kalkmaz bir türlü mermi yerinden.

Mermiyi ne kaldıran,
Ne de atan Seyit’ti belli,
Çaresizlik anında etmişti tecelli,
Yetişmişti imdada kudret-i ilahi.

Kumandanların şaşkın bakışlarla bekleyişi,
Ve paşanın sormadan edemeyişi:
Evladım! O zaman nasıl kaldırdın bu mermiyi?
Seyit’ten gelen cevap manidar mı manidar,
Çıktı mı Kumandanım gâvur karşıma,
Biiznillah yine kaldırırım,
Ve yine sürerim mermiyi namluya.

Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan

(Dipnot): “Ve attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” (Enfâl Sûresi, 8/17)

Yûnus KOKAN

Kur'an'dan Aldım Dersi Şiiri