Selam Olsun
Selam olsun hakkı ayakta tutanlara,
Selam olsun hakka tutunanlara,
Selam olsun özü ve sözü bir olanlara,
Selam olsun ok gibi dosdoğru olanlara,
Selam olsun nifaktan korunanlara,
Selam olsun yalnızca Hakk’a tevekkül edenlere,
Selam olsun şiirlerimizle dirilenlere,
Selam olsun zulme boyun eğmeyenlere,
Selam olsun harama değmeyenlere,
Selam olsun hakkı tebliğ edenlere,
Selam olsun saf saf dizilenlere,
Selam olsun yalnızca rükûda eğilenlere,
Selam olsun secde ile yükselenlere,
Ve selam olsun bizi anlayabilenlere.
Şair'ül İslam Yunus Kokan
Yûnus KOKAN Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Zamanın Farzıdır İttifak Hayırdır
Araçlar farklıdır,
Amaçlar aynıdır.
Meşrepler farklıdır,
Davamız aynıdır.
Âşıklar farklıdır,
Mâşuk hep aynıdır.
Dualar farklıdır,
İşiten aynıdır.
Mescidler farklıdır,
Kıblemiz aynıdır.
Diller çok farklıdır,
Zikirler aynıdır.
Renkler çok farklıdır,
Renk veren aynıdır.
Rabbimiz aynıdır,
Peygamber aynıdır.
Fitneler farklıdır,
Çıkaran aynıdır.
Mü’minler aynıdır,
Münâfık aynıdır.
Ümmet paramparça,
İttifak hayırdır.
Zamanın farzıdır,
İttifak hayırdır.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
Yûnus KOKAN
Seyit Onbaşı
Çelik püskürtüyor deniz,
Ve Mecidiye Tabyası’nı altüst eden ateş,
Mermi yağıyor âdeta,
Cesur Mehmetçiğimin üzerine.
Ve bir emir
Takım subayı Fehmi Bey’den:
Sığınağa gir, asker hemen!
Allah’ın erleri sığınağa girer,
Cephaneliğe bir mermi isabet eder,
Kahraman Mehmetçik şehadete erer.
Seyit Onbaşı bayılmıştı,
Ayağa kalktı
Ve etrafa baktı,
Gözü omuz omuza çarpıştığı
Yiğitleri aradı,
Ayakta bir tek Ali vardı,
“Ey Ali! Arkadaşlar neredeler?” oldu suali,
On dört şehit verdik,
Ve yirmi dört yaralımız var Seyit, der Ali.
Ayakta kalan Seyit Onbaşı
Bir de Ali ,
Koca Seyit denize bakar,
Düşman gemileri alev saçar
Ve tabyada kullanılabilir
Bir tek top var,
Haçlı ittifakı kıyıya
Yaklaştıkça yaklaşır,
Top mermisini kaldıracak alet arızalıdır.
Seyit’te büyük bir heyecan,
Ali’den yardım umar,
“Yardım et yâ Ali!
Yardım et ki şu gülleyi sırtlayayım.”
Ali bir yerdeki mermiye,
Bir de Seyit Onbaşı’ya bakar,
Bu mermi tam iki yüz yetmiş altı kilo idi,
Kaldıramazsın Seyit! Dedi,
Kaldıramazsın o mermiyi.
Lakin Seyit kararlıydı,
O mermi yerden kaldırılmalıydı,
Başka çare kalmamıştı,
Bir deneyeyim diyerek
Merminin yanına vardı.
Ve ellerini
Kartal pençesi misillü açarak:
“Bismillah!” dedi,
Mermi baştan ayağa yağlıydı
Ve ellerinden kaydı.
Koca Seyit ellerini
Toprağa buladı,
Mermiyi iyice kavradı,
“Yâ Allah! Bismillah!” dedi
Ve mermiyi sırtladı,
Sendeledi; ama pes etmedi.
Merdivenlerini güçlükle çıktı topun,
Ve sürdü mermiyi ağzına namlunun.
Zaman çok dardı,
Namluyla düşmanı hedef aldı,
Mesafeyi ayarladı,
“Bismillah!” dedi,
Ve topu ateşledi.
İşte o an وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ (Dipnot) âyeti,
Gönüllerde yankılandı,
Mermi en önde geleni yakaladı,
Ocean denen gemi
Arkasından yaralandı,
Harmanladı,
Etrafındaki tüm gemiler kaçıştı,
Allah’ım O nasıl bir kaçıştı?
Zaferden sonra,
Seyit Onbaşı’nın yanına gelen,
İsteğidir kumandanların,
Bir fotoğraf için,
O merminin kaldırılması Seyit’ten.
Uğraşır, uğraşır
Bir türlü kaldıramaz mermiyi,
Seyit kan ter içinde stresten,
Ama ne çare,
Kalkmaz bir türlü mermi yerinden.
Mermiyi ne kaldıran,
Ne de atan Seyit’ti belli,
Çaresizlik anında etmişti tecelli,
Yetişmişti imdada kudret-i ilahi.
Kumandanların şaşkın bakışlarla bekleyişi,
Ve paşanın sormadan edemeyişi:
Evladım! O zaman nasıl kaldırdın bu mermiyi?
Seyit’ten gelen cevap manidar mı manidar,
Çıktı mı Kumandanım gâvur karşıma,
Biiznillah yine kaldırırım,
Ve yine sürerim mermiyi namluya.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
(Dipnot): “Ve attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” (Enfâl Sûresi, 8/17)
Yûnus KOKAN
Hiç Rabbe Küsülür Mü?
Ey insan!
Nedir seni uzak tutan,
Sana her an tuzak kuran,
Secdeden alıkoyan?
…
Nefsini görme üstün!
Yoksa Rabbine mi küstün?
…
Peki neden küstün?
Bir hiçken, yok iken
Seni var ettiği için mi?
Taş yapmayıp,
Bitki yapmayıp,
Hayvan yapmayıp,
İnsan olarak yarattığı için mi?
Sana gözler, kulaklar
Dil ve dudaklar
Eller, ayaklar
Akıl ve kalp verdiği için mi?
Sana iştihalı bir mide verip,
Yeryüzünü de sofra gibi serdiği için mi?
Gözüne renkler âlemini,
Kulağına sesler âlemini,
Diline tatlar âlemini,
Bir sofra gibi serdiği için mi?
Hastalandığında şifa bulasın diye,
Yeryüzünü bir eczane suretinde yarattığı için mi?
Sevgiyi halk edip,
Sana da sevme kabiliyeti verdiği için mi?
Kâinatı bu derece sanatlı yaratıp,
Hizmetine sunduğu için mi?
Kâinatı bir saray gibi halk edip;
Güneş’i lamba,
Ay’ı kandil,
Yıldızları mumların yaptığı için mi?
Bu saraya çiçekleri halılar gibi serdiği için mi?
Peygamber gönderip, eğriyi doğruyu öğrettiği için mi?
Sana ebedi bir hayat lütfedeceği için mi?
Saymakla bitiremeyeceğimiz daha nice ihsan…
Secdeyi gerektirmiyor mu ey insan?
“Haklısın, secde edeceğim
Bu nimetler karşısında nankör olmamak için.”
Şair'ül İslam Yunus Kokan
Yûnus KOKAN