Ulvi Gaye...
Ahsen-i takvim üzre yaratmış Rabb'in seni
Lâkin sen unutmuşsun; O en ulvi gayeni...
BİR DERDİ OLANA...
Haydi davran yiğidim,top senin çevgan senin
Irzı payimâl olan, cân senin, canân senin...
Kefere - fecerenin, çatlak sesi her yanda!
İslâm'ın son bekçisi, tek kaldın tüm cihanda...
Bak; Tunus, Cezayir'de, Suriye'de, Mısır'da...
Bu dâva düşmemişti, bak ki, hiçbir asırda!..
Afgan, Moro, Filistin... ağlar Mescîd-i Aksa
Tınmaz ruhu kimsenin, kafir Kâbe'yi yaksa!
Biliyorum yiğidim! Sırtındaki yük ağır!..
Sen hele bir gayret et! bir de rahmeti çağır!
Bir de karar vermeli; herşeyini vermeye!
Dünya ukbâ terk edip; şehadete ermeye!
Zonklasın şakakların! budur, en yüce pâye...
Allah bir! dâvasıdır, senin için tek gâye!
Kardeşlerim! diyerek, selam göndermiş Resûl
Sen onun kölesisin, kapısında bende-kul!
Canlanmalı seninle, bu davanın nefesi,
Mü'mine; fethi mübin! işte Kur'ân'ın sesi...
Mehmet Ali KULAT Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Yuvaya Hasret!..
Uykusuz gecelerde, alabora bir yürek
Ruhumdaki hafakan; ta beynimi bölerek
Çaresizlik girdabı... kadere rıza gerek!
Sıladan çok uzakta "Kader" örer örgüyü,
Söylesem anlatamam bu ap-acı duyguyu
Oğluma bir bisiklet, sözüm vardı ezelden;
Kadınıma nelerde... gözüm vardı güzelden
Bana bir bebek! diyen kızım vardı tezelden;
Kuruyan göz pınarı; inilti sesi; ahenk!
Baba çaresiz ise; ölüm anı buna denk
Sessizlik ölüm gibi; paradokslar iç içe
Buram buram hasretlik; sızısı ince ince
Kocamış aynalarda, çizgiler belirince...
Telefon yahut mektup; ahize hasret kokar
Bu ateş bir sıcak ki; taa ciğerimi yakar
Fakirlik, çaresizlik; gurbet ayrı bir acı
Elde avuçta yoksa... nedir bunun ilacı...
Anam, babam ne yapsın onlar ancak duacı
Nasırlı ellerini öpmeye hasret kaldım
Derin bir off! Çekerken taa maziye daldım
Mutlu bir aileyi, görsem gezerken parkta
Oğullarım ve kızım hayal olur ufukta...
Yediğim boğazımda düğümlenir, gırtlakta
Demli bir çay içerken; gözlerim buğu buğu
Taa iliklerimde duydum; hasretlik ve yokluğu
Mehmet Ali KULAT
(BİR SANCILI YÜREĞE TERCÜMAN OLARAK KALEME ALINMIŞTIR)
Mehmet Ali KULAT
Kutlu Yolun Yolcusuna...
Sancı sancı üstüne; bugün yarına gebe;
Kimi muştu bekliyor, kimi hala körebe!..
Çatlamış dudaklara kevserden kana kana...
Yevmu'l beter diyenler, şaşıyor bu ihsana!..
Hakk yola adım atan, rahmetle sarmaş dolaş;
Nice gözlerde perde; canlanıyor kesik baş!..
Sen bu yol için; and içen delikanlı;
Sen Nebî'den müjdeli; Kur'an ile nişanlı!..
Vesile-i Necâtın; râm ol, kutlu bir ere;
Yol uzun, yolcu yaya; tek varılmaz makbere!..
Sen gözümün ferisin, sırtla bu ağır yükü;
Hedef; Allah dâvası; dâva en kutlu ülkü!..
Yürü soluk soluğa; top senin! çevkân senin;
Doğsun Hakikat Nûr'u, dinsin âh-u zâr, enîn!
Bu yolda ölen şehid; bu yolun derdi derman;
Çile, suça keffâret; kader değişmez ferman!..
Dilinde zikr-i Tevhid, sînede aşk-ı cihad;
Mü'minlerin bayramı, şimdi panikte ilhad!..
Mehmet Ali KULAT
Altın Neslin Hatırasına...
Budanan "ulu çınar" taze filize durdu...
Özünü bulur oldu; bu aziz şehid yurdu!
Zifiri karanlığın ardında "fecr-i sadık!"
"Işığın hamalları" seherlerde uyanık
Baş koymuşlar bir yola; up-uzun çertefelli
Ukbâdaki yerleri sîmalarından belli!
Bazen "Yusuf'dur adı; Kenan'ın illerinde
Nâmı "Altın Nesil"dir nicenin dillerinde;
O "ışık süvarisi!""akıncı" olur bazen
Nebi!.. kardeşlerim der, sırtın sıvazlar zaten
Onun katığı çile! ızdırap nafakası...
Cennetten kevser sunar, Cibril'den ilham tası
Kalbde "iman-ı yakîn""sırtta hizmetin teri!"
Çevrilmiş ötelere!.. yaşla dolu gözleri!..
Mesîh edâ bir nefes, mehdî enfâz bir soluk!
Sohbeti Hızır ile, şiâr-ı Rabb'e kulluk!..
"Gecenin ruhbanları"!.. "gündüzün fursanları";!..
Semâdan gelmiş gibi!.. yazmaya destanları...
"Ahirzaman garibi!"; Nebî dilinde adı!..
"Fatih-i Feth-i Mübîn"; bu da Kur'an'ın yâdı...
Mehmet Ali KULAT