Eğitim Sitesi

Uyanamadın İstanbul! Şiiri

Uyanamadın İstanbul!

El ayak tutmaz, vücut yerde sürünür

Âlem acır hâle, hep zavallı görülür

Aydınlık karanlığa, karanlık aydınlığa bürünür

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!



Dil söyler, hâl çırpınır, ses çıkmaz şaha

Gözden kan dökülür başlar eyvaha

Alın toprakta, medet eder Allah’a

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!



Umut fakirin ekmeği, hâyâl tuzu

Yazan bozar, bozan yazar, böyle alın yazı

Hayat henüz oynamadı son kozu,

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!



Mazlum kanser olmuş verem olmuş kime ne…

Ne ah etti kâr ne vah dedemle nineme…

Halimi havale ettim bilinmezi bilene,

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!



Allah isterse zerreyi kürre, küreyi zerre eder

Zehri şifa eder, bertaraf olur keder

Gönlünü ferah tut, etme kendini heder

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!



Herkesin derdi kendine yeter

Berikinin derdi öbüründen de beter

İlâhi yumruk bir gün diyecek :”Yeter!”

Ben çareyi buldum, uyanamadın İstanbul!

Âşık SEYHANÎ Şiirleri

  

Hümeyra Turan Her zamanki gibi harika olmuş muharrem hocam ;) Elinize yüreğinize sağlık :)

Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.

İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.

Benzer Âşık SEYHANÎ Şiirleri:

Müjde

Selalar verilsin minarelerden,

Ezmek,ezilmek öldü, zalim öldü.

Yalancılar, yabanîler,

hatırsızlar, hayırsızlar,arsızlar öldü.

Nefret öldü, kin öldü.

Sevmeyen öldü, sever gibi görünen öldü.

Lanet okunmuşlar, lanet okuyanlar,

Gülüşünde alay, süzüşünde nefret olanlar öldü.

Ağlamak öldü, ağlatanlar öldü.

acılar, kötüler, bütün kötülükler öldü.

Müjdeler okunsun minarelerden,

Ölenlere yaş akmasın hiçbir gözden.

Zevk alın sevmekten, sevilmekten.

Misafiriniz olsun sevgi, el üstünde tutun hep

Üşüdükçe sarılın, sarıldıkça ısının,

Şen olsun yürekler, müjdeler okunsun minarelerden.

Âşık SEYHANÎ

Düşün Biraz!

Vakit akşam,

Düşün biraz!

Neyi?

Seni, beni, bizi...

Dün neredeydin, kiminleydin?

Zihninde ne vardı, yüreğinde ne?

Ya dilinden dökülenler...

Söyleyemediklerin?

Söylediklerin mi Hak'ça idi,

Söyleyemediklerin mi?

Mazluma üzüldügün kadar, zalime direndin mi?

Dur dedin mi arsızlıga, haksızlığa?

Yolsuzluğa, vurgunculuğa engel oldun mu?

Görmezlikten mi geldin,

hayal ettiklerini görmek arzusuyla?

Görebildin mi bakkalın önünden, bakkal yokmuş farz edip gidenleri?

Üstad'ın dediği gibi 'bir pulu dokuz kul paylaşırken

Dokuz pulu bir kulun götürdüğünü,

Görebildin mi?

Duyabildin mi?

Gecede gündüzde, kuytuda köşede,

Neredeyse Arş'a çıkan hıçkırıkları,

Şuh kahkahaların arasından

Duyabildin mi?

Kalbinin sesini,

Allah, Allah dedi mi hiç?

Düşün biraz!

Belki sabah uyanırsın,

Yeniden doğarsın,

Günü karanlığa kör, sağır, dilsiz mi boğarsın?

Düşün biraz...



Âşık SEYHANÎ

Âşık SEYHANÎ

Farkında Mısın?

Zamanının kaçındasın, neyin başındasın?

Hayâllerin mi, gerçeğin mi telaşındasın?

Umarım ki fark edilmeyenin farkındasın,

Bil ki: saat işler, zaman geçer, ömür biter!



Hayatımıza iki meçhul bağ örülür,

Biri yanlışa sürükler, biri doğruya götürür.

Hangi yoldan gidilirse gidilsin, görülür:

Bil ki: saat işler, zaman geçer, ömür biter!



Umduğun aşa, ummadığın başa gelince,

Akıl başa gelip akla karayı seçince,

Anandan emdiğin süt burnundan gelince,

Bil ki: saat işler, zaman geçer, ömür biter!



İnsan evladı kendini tanır, hakkı tanır,

Haksızlıkta, zulümlerde kendinden utanır,

Her damla gözyaşında, kanda sonuca varır:

Bil ki: saat işler, zaman geçer, ömür biter!



Seyhanî söyler, ister kulak as, ister asma,

Güzeli görmezsen bile güzele kin kusma!

Aslını bil, doğruyu bul, yanlışlara susma!

Bil ki: saat işler, zaman geçer, ömür biter!



Kaçınılmaz misafir kapına vurduğunda,

Bülbül susmağa, karga ötmeğe durduğunda,

Eller dizlere, kazma toprağa vurduğunda,

Bil ki: saat durur, zaman durur, ömür biter!

Âşık SEYHANÎ

Uyanamadın İstanbul! Şiiri