Zaman
Saat tik tak eder zamana karşı,
Zaman başkaldırır saat içinde.
Şimdi keyif saati der kimi
Mutlu olmak var
Yarına kadar.
Senin için sakladığım
Birkaç iyi günüm var yaşamımdan
Zora gelince kullan yaşa.
Senin için duruyor sevgilerim içimde
Kimseye vermediğim.
İçimde sakladığım umudum senin için.
Hep çalışmak zannettik yaşamayı.
Biraz az giyinirdik
Biraz daha az yer içerdik
Daha çok sevmek için birbirimizi.
Biraz daha çok zaman ayırmak için
Az kullanırdık kötülüklerde zamanı.
Az acılar çekerdik ıslak bakışlardan.
Bizi terk ederken zaman
Şefkati katılaştırdı yüreklerde.
Ne zaman nüksederse sancılarım
Saatleri sancılarımdan anlarım.
Kanatırcasına ısırıp dudaklarımı,
Uykularımda tutunurum hayata.
Nasıl bir zaman dilimindeyiz
Gidilemiyor yolsuzluğun üstüne
Rüşvetin, irtikabın,
Yağmurun, çamurun, selin.
Geliyor üstümüze savulun
Eziliyor altında kalan.
Bir başarabilsek diyorum temiz kalmayı.
Zamanın yönünü bulun.
Zamanın rengi şafakta nasıl?
Doğuyor üstümüze renkler.
Kimi gün yeşil, kimi gün kırmızı.
Kimi gün karanlıklar taşır.
Gün dağlardan battığında
Zaman ayıbı gölgeler.
Zaman takvim
Takvim yaprak yaprak acı
Zaman artı, zaman eksi.
Bizden önce gelenler soymuşlar zamanı.
Zaman aç,
Zaman perişan,
Zaman çıplak,
Zaman üşüyor.
Ne yapalım bizlere
Böyle bir zamanda
Yaşamak düşüyor.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Anneme
Şarkı olmuşsun dilde yaşarsın çok gönülde
Bağışla suçlarımı bana ne olur gül de
Hiç yok ki düşlerimde son gününden bir anım
Yalnızca bizim için yaşamana hayranım
Karınlık iç dünyamda bitiyorsun gel
Çok özledim burnumda tütüyorsun gel
Ah!... Anneciğim.
Yokluğun sevda olmuş büyüyerek içimde
Sana olan sevgimi arayayım ben kimde
Beyhude yakınmalar nafile bu çırpınış
Geriye senden bana yalnız bir resmin kalmış
Karınlık iç dünyamda bitiyorsun gel
Çok özledim burnumda tütüyorsun gel
Ah!... Anneciğim.
Kızman severmiş gibi darılmansa bir sitem
Girer misin rüyama arzu etsem istesem
Kulaklarım çınlıyor beni mi anıyorsun
Bir cennette belki de bizle uyanıyorsun
Ahmet CANBABA
Memleket Dilencisi
Üç kişiydiler.
Daha düne kadar
Yürek yangınları vardı.
Oysa şimdi mühür gözleri suskun.
Annelerine sarılmış iki çocuk
Ağlamakta
Bankta.
Üç kişiydiler.
Dertleri üç kat daha fazla.
Sümüğünü çekiyor birisi,
Yanakları kızarmış birinin
Ayazla.
Üç kişiydiler
Iraktan kaçıp gelen.
Mülteciydiler.
Babasız iki çocuk,
Kocasız anne.
Ekmeksiz, aşsız,
Çaresiz.
Memleket dileniyorlardı
Memleket
Savaşsız.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA
Tutsak Ettik Kendimizi
Bir sis,
Bir duman.
Güneş başını çıkarıyor dağlardan.
Işığa pusu kurmuş beyinler.
Maviler bulanık,
Maviler dertli.
Okyanusları bir çekebilsem diyorum kıyıya.
Yıkasam diyorum kirlenmişliğini karaların,
Ama olmuyor‘ki..
Durgun maviliklerde beyaza dönmüş ölüm.
Martılar sörf yapmıyor rüzgarların kanatlarında
Denizin yükselmiş ateşi
Deniz hasta.
Yok ‘ki yüreğinde bir çiğ tanesi serinliği.
Açıklarda bir gemi sintinesini boşaltmış
Dikmiş gözlerini mat ve kirli
Bir yağ tabakasının üstündeki
Karpuz kabuklarına, teneke kutulara.
Bir adam bakmakta denize
Dalgın ve düşünceli.
Allah kahretsin der gibi iki eli.
Konuşuyor kendi kendine sallayıp başını.
Adam hasta,
Yok aşklarına filiz veren sürgünler.
Rüzgarlar pişman dağ başlarından geldiğine
Şimdi şehir kirliliğinde solukları
Bir başka kokar.
Rüzgarlar hasta,
Bitmiş tükenmiş kıyılarda.
Dalgakıranların başına konmuş martılar
Can çekişmekte çoğu.
Kıvrılıyor bedenlerine düşmüş
İncecik boyunları.
Kuşlar hasta
Sanki ölüm uykularında.
Bir ressamın fırçasından çıkmış yorgun
İşlenmemiş sevaplara kurban doğa.
Şimdi her şey kendine sığıntı,
Şimdi her şey kendi kapanında tutsak.
Ve biz bunu ‘da başardık diyorum,
Boğduk denizi kendi sularında.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA