havva söylemez çok güzel bu sayfa elinize sağlık
Konuşma, Sus!
Kimsesiz çocuklar gibi mahcup bakıyor,
Dilin söylemese de, anlatıyor gözlerin…
Nefesine ciğerlerin bir mahpus oluyor,
Sus, konuşma; firâr var aklında, bilirim!
Ne kadar özgürlük istese de göz pınarlarım,
En iyi sen bilirsin, ahdettim ağlamamaya.
Zaten hep hüsran oldu, benim aşkta kârım,
Firâr var aklında bilirim; sus, konuşma!
Gidişlerin ardında bir yangın yeri kalır,
Sevda mutluluktur, ayrılık en acı kâbus
Gözler ki, yürektekinin tercümanıdır,
Bilirim, firâr var aklında; konuşma, sus!
Ahmet YANIT Şiirleri
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.
Benzer Ahmet YANIT Şiirleri:
Kurumuş bir gül gibi kaldım ortada,
Suya hasret kalıp, yananlardanım.
Bu ayrılık acısı girdi kanıma,
Şimdi bir meçhulde, yalnızlardanım.
Sensizlik sinemi yakıp duruyor,
Hiçbir çare bana merhem olmuyor,
Sen gittin; dünyama güneş doğmuyor,
Şimdi karanlıkla dost olanlardanım.
Yardan ayrı kalması zorumuş meğer,
Şu hasretten acısı yoğumuş meğer,
Sensiz her dakika yıla eşdeğer,
Şimdi vuslat için gün sayanlardanım.
Bilmem ne yaparsın yaban ellerde,
Ben berduş oldum şimdi sayende.
Ha bugün, ha yarın yâr gelecek diye,
O tozlu yollara bakanlardanım.
Sensizken bıkıyorum ben yaşamaktan;
Kendi mezarını kendi kazanlardanım.
Sevenini acımadan ateşe atan,
Bir zalime şiir yazanlardanım.
Ahmet YANIT
Dün akşam yine yıldızları seyrettim,
Yine seni gördüm o yıldızlarda.
Dün akşam yine bir isyân ettim
Seni benden ayıran bu hâin zamana.
Uğraştım, bir türlü uyuyamadım,
Bir türlü uyku girmedi gözüme.
Sonuna kendimi tutamadım;
Feryâdım yükseldi, tâ gök yüzüne.
Sokaklara düştüm senin yüzünden,
Uykuyu unuttum, bir serseri misâli.
Tükenmek bilmez bu sevgin yüzünden
Ateşlere saldım bu yüreğimi.
Anladım: Sensiz yüzüm gülmeyecek,
Sensiz, görmeyeceğim ben güneşi.
Belli ki ömrüm pek uzun sürmeyecek;
Ne de olsa ayrılık, ölümün ikiz kardeşi.
Ahmet YANIT
Yüreğimize çocuksu bir heyecan düştü önce,
Hayatımızı, yeni doğan bir güneşin
O tatlı sıcaklığıyla ısıtıyorduk.
Onun yanında olmadığımız zaman,
Her yer “gurbet”ti.
Yalnızca yârin sînesini
“Sıla” addediyorduk…
Gözlerimizdeki parıltı, umut saçıyordu.
Sonra yüreğimizde yangınlar,
Sonsuz nârlar çıkmaya başladı.
Koyun koyuna terlemelerin sayısı,
Gün-be-gün artmaya başlamıştı.
Buluşma yerlerinde vuslat ânını,
Kalbimizin o telaşlı atışlarıyla
Muhasebe ediyorduk.
Sonra, o geldiğinde,
Sanki “her şey” onunla birlikte geliyordu…
Hâlâ ellerim titrer,
O ellerini ilk defa ve usulca
Elimin içine aldığım günü yâd edince.
Hâlâ dudaklarıma bir yangın düşer,
O bal dudaklarını acemice tattığım gün hatırıma gelince…
Sonra mı?
Bir acı poyraz esti, yalnız onu biliyorum.
Şimdi, neden “beklenmediğimi” düşünsem,
Mahzun, yorgun bir çehreyle
O sisli hatıralara dalıyorum…
Bundan sonrası için yalnız şunu söyleyebilirim:
Gelen bu zemheri ay’ı,
Epey uzun süreceğe benzer…
Ahmet YANIT