FERDA HOCAM ÇOK GÜZEL OLMUŞ 5-N
Sesleniş
Kaderim mi benim, hep hasret çekmek?
Yine gurbet bana can-diyâr oldu.
Sensizliğin acısı bilmiyor ki dinmek,
Aklım-fikrim benden hep firâr oldu.
Hayâlin çekilip gitmez karşımdan,
Yağmur isyân etti gözüm yaşından.
Beni benden alıp bu büyük sevdan,
Çepe-çevre sardı, sonsuz nâr oldu.
Say ki, bir gülüm ben, sensiz kurudum,
Mutluluğun yolunu bulamaz oldum.
Mahzun kaldım burada, gülmeyi unuttum,
Şimdi tek meşgâlem âh-u zâr oldu.
Dualar ettim hep yüce Mevlâ’ya:
Bir leke gelmesin bu temiz sevdâya.
Yüreğimde kanayan bu acı yaraya
Yine tek dermânım nazlı yâr oldu.
Bilmem ki, niye yook hayatın tadı,
Yüzümde neş’eden eser kalmadı.
Sensizken geçen her günün adı
Şu gönül hânemde, bin efkâr oldu.
Anla Kardelen’im, sevmişem seni,
Bu şiir sevdama bir şiâr oldu.
“Sensizim!” diyorsam, ölüyüm bil ki,
Sanki bu sokaklar bir mezâr oldu.
Ahmet YANIT Şiirleri
Yazılan son 4 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 4 yorum yazılmış.
Benzer Ahmet YANIT Şiirleri:
İnce bir sızı var benliğimin ücralarında
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Senin yaktığın ateş dolaşır hücrelerimde
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Sensizlik her günümde keder, her anımda matem,
O nazlı hayâlin gözümü ilişiyor her dem,
“Ben unuttum.” demek bile hatırlamaktır madem,
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Şimdi “Meçhûl”e döndü, “Sevda” diyarımın adı,
Yüzümde tebessümün, inan, izi kalmadı,
Hâlâ damağımdayken o dudaklarının tadı,
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Hep sana çıkıyor, uğradığım bütün sokaklar,
Gecenin büyüsünde, mehtapta bile yüzün var,
Dilimde ayrılığa isyan, içimde volkanlar…
Söylesene yâr! Nasıl unutsun bu gönül seni?
Ahmet YANIT
Sonbaharda gelme bana…
Çehrende hüznün resmini görmeyeyim.
Daha ben seni sarmadan sıkıca,
Rüzgârların kollarına vermeyeyim.
Bana bir kış günü gelme…
Sana giden yollar hiç kapanmasın.
Ben seni görmeliyim yeşil göllerde,
O yeşil bakışların sakın donmasın.
İlkbaharda gelme bana…
Gözlerinin ışığı her lahzâ parlasın.
Yağmurlar yağmasın aşkın nârına,
Yüreğim senle tutuşsun, yansın.
Bana bir yaz günü gelme…
Varlığın bunaltmasın sakin ruhumu.
Beni gark etme hasret ateşine,
Ayaklarım hiç bulmasın ayrılık yolunu.
Öyle bir mevsimde gel ki…
O mevsimin efsûnuyla bir olasın.
Belki üşütürsün; yakarsın da belki,
Yağmurum da ateşim de sen olasın.
Ahmet YANIT
Ahmet YANIT
Yüreğimize çocuksu bir heyecan düştü önce,
Hayatımızı, yeni doğan bir güneşin
O tatlı sıcaklığıyla ısıtıyorduk.
Onun yanında olmadığımız zaman,
Her yer “gurbet”ti.
Yalnızca yârin sînesini
“Sıla” addediyorduk…
Gözlerimizdeki parıltı, umut saçıyordu.
Sonra yüreğimizde yangınlar,
Sonsuz nârlar çıkmaya başladı.
Koyun koyuna terlemelerin sayısı,
Gün-be-gün artmaya başlamıştı.
Buluşma yerlerinde vuslat ânını,
Kalbimizin o telaşlı atışlarıyla
Muhasebe ediyorduk.
Sonra, o geldiğinde,
Sanki “her şey” onunla birlikte geliyordu…
Hâlâ ellerim titrer,
O ellerini ilk defa ve usulca
Elimin içine aldığım günü yâd edince.
Hâlâ dudaklarıma bir yangın düşer,
O bal dudaklarını acemice tattığım gün hatırıma gelince…
Sonra mı?
Bir acı poyraz esti, yalnız onu biliyorum.
Şimdi, neden “beklenmediğimi” düşünsem,
Mahzun, yorgun bir çehreyle
O sisli hatıralara dalıyorum…
Bundan sonrası için yalnız şunu söyleyebilirim:
Gelen bu zemheri ay’ı,
Epey uzun süreceğe benzer…
Ahmet YANIT