(1599 Anvers-1641 Londra), Flaman ressam. Portreleriyle tanınan Van Dyck, 17. yüzyılın Rubens'ten sonra en önemli Flaman sanatçısıdır. Rubens'ten ders alarak yetişti. Onun yaygın fırça vuruşunu ve parlak renklerini benimsedi. Rubens gibi edebî ve mitolojik konuları işledi. Kiliseler için hazırladığı büyük tuvallerde, ölçülü ve yumuşak bir barok anlayışı görülür. Van Dyck asıl başarısını eşsiz portreciliğine borçludur. 1620'de İngiltere'ye çağrılması sanatçının meslek yaşamında bir dönüm noktası oldu. Zamanın İngiltere Kralı I. Charles, kendisinin ve sarayındakilerin portrelerini yaptırmak istiyordu. İngiltere'de üç ay kaldı. 1621-1627 arasında İtalya'da yaşadı ve orada kendi kişiliğini bulmak için çalıştı. Tiziano'yu kendine örnek aldı. 1627'de Anvers'e döndü, kiliseler için çalıştı ve portreler yaptı. 1632'de İngiltere'ye yerleşti. Kral I. Charles'ın emriyle saraya ressam olarak atandı. Van Dyck sarayda rahat bir yaşantı sürdü. 350'den fazla portre yaptı. Bunlardan 38'i kralın portreleriydi. Tablolarında İngiliz aristokrasisinin kibirli tutumunu yansıttı. Van Dyck'in ilk portrelerinde tabloların arka kısmı boştu. Fakat sonradan Rubens ve Tiziano'nun etkisiyle arka plânda sütun, perde, vazo gibi eşyalara da yer vermeye başladı. Van Dyck'in portrelerinin bir başka özelliği, ülkesinin ünlü ipekli, dantela kumaşlarının da tüm ayrıntılarıyla resimlendirilmiş olmasıdır. Portrelerinde yüzler daima sakin, insana güven ve huzur veren bir anlatım taşır. İngiliz portre okulunun kurucusu olan Van Dyck, 18. yüzyılın büyük İngiliz portre ressamları Thomas Gainsborough ile Joshua Reynolds'u önemli ölçüde etkilemiştir.