Türk halk şâiri. Şiirlerinde Emrah ismini mahlas olarak kullanmıştır. Emrah, amrah, amrak "âşık" mânâsına gelmektedir. On dokuzuncu yüzyıl sâz şâirleri arasında yer alır. Bir ordu şâiri olan Sürûrî, Bayburtlu Zihnî (1785-1859), Âşık Dertli (1712-1845), Dadaloğlu (1785-1868) gibi halk şâirleri ile aynı asırda yaşamıştır. Emrah ismini taşımaları yüzünden bazan Ercişli Emrah ile karıştırılmış, hattâ Erzurumlu Emrah'a mâl edilmiştir. Buna sebeb her iki şâirin Doğu Anadolu'da yaşamaları, hemen hemen aynı yerlerde gezip dolaşmalarıdır.
Erzurumlu Emrah, Erzurum'un Tanbura köyünde doğmuş, Erzurum'da medrese tahsiline devâm etmiştir. Ömrü seyâhatla geçen bu halk şâiri Sivas, Kastamonu, Sinop, Konya, Niğde gibi vilâyetlerde dolaşmış, ömrünün son zamanlarını Niksar'da geçirmiş ve orada 1860 yılında ölmüştür. Mezârı Tekkebayırı Mezârlığında Ali Pehlivan Türbesi yanındadır.
Erzurumlu Emrah'ın medrese tahsili görmesi kendisini diğer halk şâirlerinden ayırmaktadır. Bu yönü ile o Ercişli Emrah'tan farklıdır ve divan şiirine yakın bir söyleyişin içinde yer almaktadır. Ercişli Emrah daha avâmî kalmaktadır. Erzurumlu Emrâh; Tokatlı Nûrî, Beşiktaşlı Gedâî gibi birçok halk şâiri üzerinde tesir bırakmış, hece vezni ile şiir söylediği gibi arûz veznini de ustaca kullanmış, hattâ divan şiiri üslûbuyla gazeller söylemekten geri kalmamıştır.
Şiirlerinde Fuzûlî, Hatâî, Bâkî, Nedim ve Vâsıf'ın tesirleri görülmektedir. Her ne kadar divan şiirine yakın şiirler söylemişse de asıl güzel şiirleri, heceyle söylediği koşma ve semâî gibi nazım şekillerindeki manzûmeleridir.
Bâzı şiirleri bir tekke şiiri hissini doğurursa da, serbest ve şûh söyleyişli şiirleri de vardır. Hâsılı Erzurumlu Emrah bir yüzünü divan edebiyâtına çevirmiş, diğer yönü halk edebiyâtında olan bir saz şâiridir. Türk milletinin şiirlerinde yer alan gurbet duygusu bütün âşıklarda olduğu gibi onda da lirizmin ana kaynağını teşkil etmektedir. Kalem şâirliğine olan özentisi, Dîvân tertib etmesine sebeb olmuştur.
KOŞMA
Hiyleye yüz tuttu asırda insan,
Mürüvvet, merhamet, hürmet kalmadı.
Fısk bir âlûde oldu âbidân,
Cihânda bir temiz tıynet kalmadı.
Herkes mâil oldu süse, ziynete,
Erenler çekildi künc-i vahdete,
Bir ehli gelmiyor sadr-ı devlete,
Feyz alacak sâhib-himmet kalmadı.
Bu pendim uşşâka olsun yâdigâr,
Dâim fitne, fesâd oldu âşikâr.
Cümlemiz hıfz etsün, Ol Perverdigâr,
Pâk-i dâmen ehl-i iffet kalmadı.
Gafletle geçirme ömrünü Emrah,
Kime arz edersin hâlini Emrah,
Hâle tebdil eyle kâlini Emrah,
Seni gûş edecek şefkat kalmadı.
KOŞMA
Âlim isen gel ol ilminde âmil,
Tarîk-i Hak'tır bu billâh efendi.
Sakın her dergâha sen olma sâil,
Dergâh-ı Mevlâ'dır dergâh efendi.
Vurma bir kimseye vurulmayasın,
Bir amel işle ki sorulmayasın,
Bir tarîka gir ki yorulmayasın,
Doğru Hakk'a gider o râh efendi.
Hakk'ı bul nâ-hakka eyleme tapu,
Yâr için agyâra kılma tekâpû,
Bir kapı kaparsa, açar bin kapu,
Fâtih-i ebvâd'dır Allah, efendi.
Sûfî ister isen Cennet'le hûrî,
Getirme kalbine kibr ü gurûru,
Sakın câhil sanma ey gözüm nûru,
Her fenne âlimdir Emrâh, efendi.