Bir Dava Adamı Mehmet Akif Şiiri | Mehmet Tevfik Temiztürk
Bir Dava Adamı Mehmet Akif
"Bir Dava Adamı Mehmet Akif, Şiiri"
Dava adamı, demek hakikatle yol almak,
Rab rızası içinde merhametle yoğrulmak...
Merhamet, senin işin yüce milletimizle,
Çünkü sen mana oldun yüreklilerimize...
Rab'bimiz ile vardın aşk denizlerimize,
Zamanı değiştirdin, getirdin günümüze...
Canını hiçe saydın, ALLÂH'ı birleyerek,
Hastaya nefes verdin bir milleti dirilterek...
Yoktu zerre çıkarın Dünya denilen yerde,
Hakikat aşkın olmuş ülkemin her yerinde...
Vatan, dindir diyerek Rab için yemin ettin,
Ay yıldızlılarımla canım Türkiye'm dedin...
Mehmetçiklerime ruh, Rab'den vaat edilen,
Bir zafer ki Hak için Kur'an'da bahsedilen...
Akıl sende ruh sende cesaret yine sende,
Kahramanlıklarımsın Türk'ün yüreklerinde...
İstiklâl Marşı'mızsın, Mehmet Akif'imizsin,
Gökte ay yıldızımız, Ay'ımız, Güneş'imizsin...
Biz, seninle onurlu seninle şerefliyiz,
Hak davan davamızdır biz Rab'bin erleriyiz...
Mehmet Tevfik Temiztürk
"bir Dava Adamı Mehmet Akif Şiiri" eğitici şiirler okul şiirleri çocuk şiirleri öğrenci şiirleri öğretici şiirler Mehmet Tevfik Temiztürk
Bir Dava Adamı Mehmet Akif Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Bir Dava Adamı Mehmet Akif Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri
Mehmet Akif Ve Gençlik 12
Sen, boşta kalamazsın beklentiler var iken,
Namus vicdan bilmeyen başıboşlar yaşarken…
Sen, Rabbe inançlısın vatan sevdalısısın,
Bayrak düşmesin diye onurla yaşayansın…
La kayıt da değilsin milli ruh beklenirken,
Vatan aşağılayıp, çiğnetenler yaşarken…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Akif Ersoy
1873 senesinde;
İstanbul’un Fatih semtinde,
Küçük bir köşk içinde;
Ragıyf isminde,
Bir çocuk dünyaya geldi…
Bu çocuk Mehmet Akif’ti,
Bağımsızlık marşını yazacak,
Dünyaya seslenecekti…
Marşımızla tanınacak;
Evrenselleşecekti…
Daha yaşı dört iken,
O her şeyin bilincinde...
Emsallerinden çok erken,
Mahalle Mektebinde,
Okudu sevinç içinde…
İptidai Mektebine katıldı,
Bir de liderliğe atıldı,
Çocukluğunun başında,
Henüz çocukluk çağında,
Beş buçuk, altı yaşında…
Ders kitapları elinde,
Kaynak kitapları dilinde,
Müfredatın çok üzerinde,
Birincilik yine onun elinde,
Yükselirdi hep en önde…
Sevilirdi, severdi,
Herkes onu överdi,
O her yerde liderdi
Ve en önden giderdi,
Yine de övünmezdi…
Babasından ders aldı,
Okudu anladı, Kur’an’ı,
Esat Efendi’den de yararlandı,
Küçük yaşta; Mesneviyi,
Hafız Divanını…
Bir yandan da ezberledi Gülistanı…
Yoktu onun boş zamanı;
Okumakla geçerdi her anı,
Rüştiyeyi de birincilikle başardı,
Çünkü o yürümez hep koşardı,
Öğretmenleri bu hale şaşardı…
Biter bitmez Rüştiye;
Başladı Mektebi Mülkiye…
Ardından derdi külliye…
Her biri sıra sıra, üst üste,
Toplandı Mehmet Akif’te…
Babasının vefatı,
Bozuldu Akif’in hayatı…
Bir de evleri yanınca;
Ne kaldı okul hayatı,
Ne de huzuru, rahatı…
Artık ne bir sarılacak bir baba,
Ne kalınacak bir ev,
Ne de bir çare vardı,
Dediler baytariye açıldı,
Koştu hemen kayıt yaptırdı…
Baytar iye yatılıydı,
O birincilik için ileri atıldı,
Sonunda veteriner hekimi oldu,
Sahalarda tanınacak,
Hastalara şifa olacaktı…
Akif dolaşıyordu her yanı,
Tedavi ediyordu her hayvanı.
Salgın hastalıklarla mücadele etti.
Yorulduysa da sabretti.
Veterinerlik zor bir meslekti…
Eserleriyle de deva oluyordu,
Aziz milletinin,
Kahraman devletine,
Çünkü vatanını çok seviyor,
Kalıcı çareler arıyordu…
Akif ülkeleri gezerdi: Anadolu, Rumeli,
Arnavutluk, Berlin, Lübnan,
Bazen de Suudi Arabistan,
Çoğu zaman Mısır’da kalırdı,
Orada bir de unvanı vardı…
Edebiyat uzmanıydı
Ve iyi bir araştırmacıydı,
Kur’an okur meal yazar,
Kur’an’ı açıklar, tefsirini yapardı.
Çünkü o hakikatin yolundaydı…
Akif tanınıyordu azar azar,
Ne de olsa araştırmacı ve yazar,
Hem iyi bir din bilgini,
Hem de iyi bir dil mütercimi,
Arapça, Farsça, Fransızca…
Tercümeleri var…
Bir yandan şair, yazar,
Veteriner hekimi,
Edebiyat profesörü,
Burdur milletvekili,
Kısaca Akif bir bilgi birikimi…
Akif evliydi, İsmet Hanım ile
İslâmi bir çizgide,
Hoşgörü ile birlikte,
Mutluydu ailesi ile…
Çocukları vardı yarım düzine;
İbrahim ile Feride, Tahir, Emin ile
Bir de Suat ve Cemile…
Mehmet Akif oldukça mütevazı,
Kur’an’a tam uygun,
ALLÂH(c. c.) ’a bağlı,
Aydın ve de inançlara saygılı,
Vatanı, milleti için faydalı,
Güvenilir, vefakâr bir insandı.
Çünkü o;
Ne bağlanırdı kaderine,
Ne boyun eğerdi kederine,
Ne de taviz verirdi dinine,
Mantıklı bir çözüm ile
Dosdoğru giderdi emeline...
Yıl 1919:
İzmir işgal altında,
Akif vaaz veriyordu,
Vatanının kurtuluşu için,
Milletinin bağımsızlığına…
Ev ev, sokak sokak, cadde cadde,
Türk milleti tek görüş ve tek fikirde,
Halk coşuyor, coşuyor ve coşuyordu.
ALLÂH (c. c.) ALLÂH (c. c.) sesleriyle,
Cephelere koşuyordu…
Akif kısacık ömrüne;
Sayısız eserler sığdırdı gönlüne,
Gazete ve dergide denemeler;
Makaleler, çeviriler, derlemeler,
Şiirler, vaazlar, tefsirler…
Daha neler neler…
Sırat-ı Müstakim denilen;
Sebil- ül-Reşat dergilerinde,
Halk tarafından çok sevilen,
Akif’in şiirleri yayımlanırdı;
Haftanın bütün günlerinde…
Akif’in bütün şiirleri,
“Safahat’ın içinde,
“Gölgeler” ve “Asım”,
“Hakk’ın Sesleri”,
“Süleymaniye Kürsüsünde”…
Ulusal amaçlı bir yarışma açıldı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Yarışmaya bir de;
Para ödülü katıldı,
Yüzlerce şiir ayıklandı,
Binlerce müsvedde çöpe atıldı…
Son çare Akif’ti:
Fakat Akif ant içmişti,
Yazmıyordu para karşılığında,
Ama canını bile verecekti,
Vatanı ve milleti uğrunda…
Akif haklıydı.
Bu bir İstiklâl Marşıydı;
Ne alınırdı ne de satılırdı…
Ya ödül kaldırılmalıydı;
Ya da bir vakfa bağışlanmalıydı…
Akif devletini biliyor,
Milletini seviyordu…
Kendine güveniyor
Ve ısrar ediyordu.
Bağışlayacağım, diyordu…
Sonunda İstiklal marşımız,
Yazıldı yüce andımız,
Mehmet Akif Ersoy tarafından,
12 Mart 1921’de;
Alkışlarla;
Büyük Millet meclisinde...
Marşımız hemen bestelendi.
Sevildi ve ezberlendi,
Tüm dünyada benimsendi;
Dünya andımızı tanıdı.
Bu marş canımızdı, kanımızdı.
Elinde Kur’an tefsirleri,
Uğraşıyordu bitirmeye,
Eli varmıyordu…
İsteyenlere…
Tefsirlerini vermeye…
İşte tefsirler diyemiyor;
Belki de bir şeyler gizliyordu...
“Şimdi eksik,
Ben ölünce tamam olur! ” diyor;
Başka da bir söz söylemiyordu...
Akif’i üzdüler,
Mısır’a gönderdiler,
Bir süre Mısır’da kaldı,
Fakat hastalandı,
Öleceğine inandı…
Çok geç kalmıştı,
Hastalık anlaşılıyordu...
Derhal hazırlandı,
Mısır’dan ayrıldı,
Kendisi de biliyordu,
Ölüm yaklaşıyordu…
Vatanına doğru yol aldı.
Çünkü yurt özlemi çekiyordu.
Vatan, millet aşkı ile yanıyordu…
Vatanım vatanım diyordu…
Vatan onun her şeyiydi.
Vatanında ölmeliydi,
Vatanına gömülmeliydi,
Döndü İstanbul’a apar topar.
Kalacaktı Beyoğlu’nda;
Haftalar belki de aylar…
Ne yazık ki;
Mısır Apartmanının bir katında,
1936 yılında vardı,
Hakk’ın huzuruna;
Edirne Kapı Kabristanlığında;
Gömüldü şehit mezarlığına.
(1997)
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
İstiklal Marşım Söylenirken
Duyar duymaz kalırım yolda yürürken bile,
Taş kesilmiş hâlimden yürekten sesler ile…
Hazır ol, vaziyeti ruhumla yüreklenen,
Bu istiklal marşımdır süzülür ezberimizden…
Korkma sönmez, diyerek başlarım söylemeye,
Kıpırdamaz hâlimden dik duruşlu seviye…
Ürperiyor olsak da vatan şuurumuzdan,
Şehitlerimi anıp milletime aşkımdan…
Her işim onur dolu bir kan taşıdığımdan,
Yüce kavramlarım var birlik oluşumuzdan…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Akif Ve Gençlik 4
Düşüncesi doğruluk ifade şekli sanat,
Vasıfları merhamet fikirleri hakikat…
Gençliğin yüreğinde ölçü konulamaz mı?
O, hiç dinlenilmez mi hiç örnek alınmaz mı?
Hakk’ı üstün tutmada vatanı korumada,
Kalp ile kucaklayıp Türk ruhu taşımada…
Milletimize, bayrağımıza, vatanımıza,
Devletimize ve diğer kutsallarımıza…
Ebedi gönül veren Akif, Türk’e rehberdir,
Geçmişi ders yapmada milletime örnektir…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK