aaaaa Aradığım şeyle alakası yok ama güzel bilgiler
Siyaset Felsefesinin Temel Soruları
SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI
İktidar, kaynağını nereden alır? Meşruiyetin ölçütü nedir? Egemenliğin kullanılış biçimleri nelerdir? Bürokrasi nedir? Bürokrasiden vazgeçilebilir mi? Sivil toplum nedir? Bireyin temel hakları nelerdir? En iyi yönetim biçimi hangisidir? Herkesin memnun olabileceği bir yönetim biçimi olabilir mi? Birey-devlet ilişkisi nasıl olmalıdır? Eşitlik nedir? Adalet nedir? soruları siyaset felsefesinin temel sorularıdır.
1. İktidarın Kaynağı ve Meşruiyetin Ölçütü Nedir?
İktidarın meşruiyet sorunu, iktidarın kaynağıyla yakından ilgilidir. Çünkü, her iktidar kendi kaynağının ilkelerine, dayanaklarına bağlı kaldığı sürece meşru sayılabilir. Devleti yönetenler, iktidarlarını bir meşruiyete dayandırmazlarsa, o iktidar sürekli olamaz. Bu nedenle meşruiyetin ölçütü iktidarın kaynaklarına dayalı olarak açıklanabilir. Bu açıklamalar genel olarak dört tanedir.
a) İktidar kaynağını “insanın doğasından” alır. İktidar, toplumun içten ve dıştan gelebilecek tehlikelere karşı korunma ihtiyacından doğar. İnsanları koruma, temel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama, ahlaki olarak olgunlaşma ve erdemli insanlar yetiştirme gibi işlevleri yerine getiren iktidar meşru sayılır. Önemli temsilcileri Platon, Aristoteles, Farabi ve İbn-i Haldun.
b) İktidarın kaynağı “Tanrı”dır. Devlet, Tanrı’nın istediği bir kurumdur. İktidar sahipleri Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileridir. İktidar, toplumu Tanrı’nın koyduğu bu yasalara uygun şekilde yönettiği sürece meşrudur. İslam toplumlarında ve Orta Çağ Avrupa’sında benimsenen anlayıştır. Önemli temsilcisi St. Augustinus (354-430).
c) İktidar kaynağını “toplumdaki bireylerin birlikte yaşama isteğinin bir sözleşmeye dayalı olarak ortaya koymasından” alır. Yani devlet ortak iradenin (sözleşmenin) bir ürünüdür. İktidar, ortak iradenin isteği sayılan şeyleri gerçekleştirmesiyle meşru sayılır. Hobbes’e göre, insan doğal durumunda kendi varlığını tehdit eder. İnsanlar birbirlerine karşı duydukları sevgiden değil de birbirlerinden korktukları için bir araya gelerek bir takım haklarını kullanma yetkilerini üstün güce yani devlete devretmişlerdir. Devlet var olmazsa insanlar birbirlerine zarar verirler. Yani devlet, insanların zorunlu olarak bir arada yaşama isteğinden doğmuştur. Önemli temsilcileri T.Hobbes, J.Locke ve J.J.Rousseau.
d) Marksizm anlayışına göre, devlet hizmet ettiği sınıfın çıkarlarını korumasıyla meşru kalır. d e r s i m i z . c o m
2. Egemenliğin Kullanılış Biçimleri Nelerdir?
Max Weber (1864-1920) egemenliğin kullanış biçimlerini geleneksel, karizmatik ve rasyonel egemenlik olmak üzere üç gruba ayırmıştır.
a) Geleneksel egemenlik: Egemenliğin halka değil de belli kişilere veya ailelere ait olduğu ve egemenliğin babadan oğula geçtiği yönetim şeklidir. Egemenliği toplumun gelenek, görenek ve inançları belirler. Toplumda geçerli olan kurallar bunlarla ilgilidir. Mesela; krallık, monarşi, şeyhlik gibi.
b) Karizmatik Egemenlik: Yönetenin (liderin) kendisinde üstün özellikleri olduğuna inanıldığı egemenlik biçimidir. Yönetene gelenek veya yasalar nedeniyle değil, inandıkları ve güvendikleri için itaat ederler. Yöneten, gerçekleştirdiği olumlu üstün başarılarından dolayı yönetme gücünü kendinde bulur. Mesela; peygamberlerin, geçmişinde kahramanlık gösteren birinin otoritesi (Atatürk) gibi.
c) Rasyonel (Akılcı) / Yasal (Demokratik)
Egemenlik: Egemenliğin, yazılı kurallara yani rasyonel hukuka dayandırıldığı otoritedir. Hukuk kuralları hem yöneteni hem de yönetileni bağlar. Hiç kimsenin gücü ve yetkisi sınırsız değildir. Devletin örgütlenme yapısında kuvvetler ayrılığı (yasama, yürütme ve yargının farklı ellerde toplanması) ilkesi geçerlidir. Günümüz toplumların çoğu buna örnektir.
3. Bürokrasiden Vazgeçilebilir mi?
Bürokrasi devletin, yasalarla belirlenmiş görevlerini yerine getiren memurların oluşturduğu hiyerarşik (kademeli) yapılanmadır. Bürokratlar bu memur grubunda yönetici olan kişilerdir. Müsteşar, vali, kaymakam, müdür, şef birer bürokrattır. Bürokratlar hem uzman hem de kalıcıdırlar.
Devlet, işlerini işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı olarak ast üst ilişkisi içinde görevlendirdiği bu memur topluluğu vasıtasıyla yürütür. Bu örgütlenmede memurların görev ve yetkileri ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Herkes bir üstteki amirinin yasalara uygun emirlerine uymak zorundadır. Sahip olunan yetkilere memura değil görevine (makamına) aittir. Memur bu yetkileri ancak görevde kaldığı sürece kullanabilir ve bir başkasına devredemez. Fakat yönetim sorumluluğuna sahip olan siyasiler ise gelip geçicidirler.
Max Weber’e göre bürokrasiden vazgeçmek mümkün değildir. Çünkü bürokrasi, devletin yönetim işlevini düzenli, güvenli ve sürekli bir biçimde yerine getirebilmesini sağlamaktadır.
Bürokrasiyi vazgeçilmez kılan özellikler
- Yasal kural ve yaptırımlara dayanması
- Devamlılığı sağlanmış bir görevliler kadrosunun olması
- Yazılı belge ve işlemlere dayalı çalışma geleneğine sahip olması
- Mevki, bilgi ve yeteneğe göre verilmiş yönetme yetkisi ve sorumluluğunun olması
- İş bölümü ve uzmanlaşmaya dayalı olması
- Açık-seçik bir hiyerarşik yapının olması
4. Sivil Toplumun Anlamı Nedir?
Sivil toplum, devlet kurumlarının dışında kendini yönlendirebilen, hak ve özgürlüklerini savunabilen özgür ve özerk vatandaşlardan oluşan topluluklardır. Demokrasinin gelişmesiyle bir takım kesimler kendi hak ve çıkarlarını korumak amacıyla örgütlenmeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Sivil toplum bir nevi toplumun kendi kendini yönlendirmesidir. Dernekler ve sendikalar sivil topluma örnektir.
Sivil toplumun işlevleri
- Bireysel hak ve özgürlükleri devletin tek taraflı baskısından koruyarak güvence altına almak .
- Bireylerin ve toplumun istek ve kaygılarını dile getirmek, hak ve çıkarlarını korumak.
- Toplumda demokratik anlayışın, yönetimde demokratik ilkelerin yerleşmesine katkıda bulunmak .
- İktidar karşısında kamuoyu oluşturup baskı kurarak siyasi kararların alınmasında etkili olmak .
- İhtiyaç sahiplerine yardım, sağlık, eğitim gibi konularda gönüllü kamu hizmetinde bulunarak bu alanlarda devletin yükünü azaltmak.
5. Bireyin Temel Hakları Nelerdir?
Temel haklar; insanın doğuştan sahip olduğu dokunulamaz, vazgeçilemez haklarıdır. Günümüzde bireyin temel hak ve özgürlükleri yasalarca güvence altına alınmıştır. Temel haklar üç grupta toplanır.
a) Kişisel Haklar (Koruyucu Haklar): Bireyi devletin ve toplumun gücüne karşı koruyan haklardır. Bu nedenle bu haklara “koruyucu haklar” denir. Örneğin; yaşama hakkı, kişi güvenliği, özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı, din ve vicdan özgürlüğü, haberleşme ve düşünce özgürlüğü gibi.
b) Toplumsal ve Ekonomik Haklar (İsteme Hakları): Sosyal devlet ilkesinden dolayı bireyin devletten isteyebileceği haklardır. Bu nedenle bu haklara “isteme hakları” denir. Kişisel haklara göre ikinci plandadır. Örneğin; ailenin korunması, eğitim-öğretim hakkı, çalışma ve sözleme özgürlüğü, sağlık hakkı, sosyal güvenlik hakkı ve mülkiyet hakkı gibi.
c) Siyasal Haklar (Katılma Hakları): Vatandaşın devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Bu nedenle bu haklara “katılma hakları” denir. Örneğin; seçme, seçilme ve siyasal etkinliklerde bulunma hakkı, siyasi parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı, dilekçe hakkı ve vatandaşlık hakkı gibi.
SERKAN DÖRTKAŞ
Siyaset Felsefesinin Temel Soruları Egemenlik Bürokrasi Sivil toplum Temel Haklar felsefe ders notu konu özetleri çalışma notları özetler ders anlatım SERKAN DÖRTKAŞ
Benzer Felsefe Grubu Ders Notları
- Siyaset Felsefesinin Tanımı ve Kavramları
- Siyaset Felsefesinin Temel Soruları
- Sanat Felsefesi (Estetik)
- Felsefi Kavramlar
- Felsefe Açısından Dilin Önemi
- Hayatın Anlamı Ve Felsefenin İşlevi
- Ders Notları Ekleyin
- Ders Notları Ana Sayfa
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.