Mısır Tarlasında ( Melek Aydın )
Köyün birinde genç bir kız yalnız başına Mısır Tarlasında çalışırken, kolunu bir mısır kabuğu kesmiş. Kesik bayağı derinmiş. Kolunda şiddetli bir kanama başlamış. Kızcağız da kan görmeye dayanamazmış. Hemen oracıkta, olduğu yere bayılıvermiş. Bir süre sonra ayrılmış ve evine dönmüş. Ardından epey bir zaman geçmiş. Kızın yarası kapanmış ama kolu şişmeye başlamış. Sürekli bir karıcalanma hissi varmış. Kesiğin olduğu yerde. Durum böyle oluyunca, kızı doktora getirmişler. Doktor muane etmiş, ama bir şey bulamış. Kesiğin mikrop kapandığını, bunun sonucunda da deri altında ihitap oluştuğunu düşünerek, şiş bölgeyi kesip içindeki ihitabı akıtmaya karar vermiş. Şişkin yere neşteri vurmasıyla kızın kolundan binlerce minik akrep dışarı sıçramış Tabii kız oracıkta kafayı yemiş! Meselelerin aslı sonradan anlaşılmış. Meğer Mısır Tarlasında kız baygılken, bir akrep kızın kesik koluna yumurtalarını bırakmış. Minik akrep yavrularını da yumurtalarından çıkmış ve kızın kolunda gelişmeye başlamış. Gerisinde mağlum işte, kızcağız hala akıl hastanesinde,
"Kolum şişti, kolum şişti" diye dolaşıyormuş...
Küçük Boz Ayı ( Hikayeci )
Bir gün ormanın derinliklerinde bir boz ayı ailesi yaşarmış. Bu ailenin küçük bir çocuğu varmış. Adı küçük boz ayıymış. Boz ayı çok yaramazmış hep başını belaya sokar, eve her zaman yaralı, üstü başı kir içinde gelirmiş. Bir gün küçük boz ayı eve yine yaralı gelmiş annesi artık dayanamamış ona kızmış. Küçük boz ayıya bir daha eve kirli bir halde ve yaralı bir halde gelmemesini söylemiş. Ertesi sabah küçük boz ayı dışarıya çıkmış. Ama küçük boz ayı insanların tuzağına takılmış, bağırmış ama ne çare kimse onu duymamış. Küçük boz ayı ağlamış bir daha evden uzağa gitmeyeceğim demiş. O sırada baba boz ayı eve gelmiş dışarıda insanların tuzaklarının olduğunu söylemiş anne boz ayı küçük boz ayının dışarıda olduğunu söylemiş. Baba boz ayı hemen gitmiş aramış aramış sonunda küçük boz ayıyı bulmuş. Eve gitmişler küçük boz ayı artık annesinin ve babasının sözünü dinlemiş.
Çiftçi İle Oğulları ( dersimiz.com )
Çiftçinin biri yaşlanmış. Kendisinden sonra oğullarının toprağını ekip biçmesini istemiş. Onları çağırmış, demiş ki:
"Evlatlarım, ben artık bu dünyadan gidiyorum. Bağın bir yerine bir şey gömdüm. Arayın bulursunuz."
Adamcağız ölmüş. Oğulları bir küp altın var sanıp bağı baştan başa kazmışlar. Ne altın çıkmış ne başka bir şey... Ama toprak iyi işlendiği için o sene çok ürün vermiş. Önceki yılın tam yüz katı üzüm almışlar.
Onlar hazine bulamamışlar. Ama çalışmanın insanlar için tükenmez bir hazine olduğunu anlamışlar.
Ezop Masalları
Gizemli Kulübe ( sevdem bingöl )
Bugün büyük gün anne bak kararını değiştirmediğine eminsin demi ayyy çok heyacanlıyım
- evet kızım git gönlünce eğlen ama unutma DİKKATLİ OL
Anlatıcı: evet hikayemiz başlıyor ben size hemen şöyle bir hikayenin konusunu süzüyüm sevdem o gün arkadaşları rabia ve zeyneple ormanın içine girmemek şartıyla piknik yapacaklardı ki bunu yapmak ( anne babayı ikna etmek) emek ister neyse biz konumuza dönelim hazırlandılar yiyecekleri aldılar bilmiyorlar ki korku dolu anlar yaşayacaklar.
-rabiş bakın unutmayalım eve dönme saatimiz beş oylanmıycaz tamam
-ta ta ta tı tamam
Kızların hepsi hayatında ilk defa bu kadar güzel bir görüntüyle karşılaştılar yemyeşil orman ardında sakladığı güzelliklerle adeta kızlara tüm cazibesiyle gülümsüyordu hiç biri aneesinin sözünden çıkmak istemeselerde bu güzellik karşısında mest olmuşlardı en sonunda dayanamayıp ormanın içine girmeye karar verdiler ama her bastıkları adımda orman gel içime gel diye sesleniyodu sanki yürüdüler de yürüdüler ve işte mükemmel çok güzel bir yer buldular
-kızlar burası harika burda piknik yapalım
Ama bir tuhaflık vardı önlerine nereye uzaklaşırsa uzaklaşsınlar bir külübe çıkıyordu hiç beklemedikleri bir anda külübenin kapısı açıldı ardından elinde silah olanşık gözlüklü bir adam bize doğru koşmaya başladı adam bize yaklaştıkça Zeynep kötü olmaya başladı ve bammm yere düştü adam bize yaklaşırken biz zeynebi kaldırmaya çalışıyorduk Zeynep ben ve rabia kaçmayı başardık sol yanıma döndüm birde ne göreyim rabia yok panikledim derhal onu aramaya çıktık 1 saat aramadan sonra aynı külübe tekrar karşımıza çıkınca durdum ve sessiz ol işareti yapıp zeyneple beraber külübeye doğru ilerledik pencereden rabianın bağlı bir biçimde durduğunu gördük adam bir ses duymuş olmalı ki külübeden dışarı çıktı bizi ararken durup telefonuna baktı gür ve kendinden emin bir sesle tamam dedi ve gitti biz hemen pencereden içeri girdik rabia nın kolu kanıyordu yarabandı ararken pencerenin tam önünde aradığımı buldum hızlı ve çevik olmamız lazımdı pencerenin önüne koştum yara bandını aldım ki gördüklrim karşısında yara bandı elimden kaydı normal bir sesle anne baba dedim bunu duyan zaynep rabia çoktan çözmüş olmalı ki rabia olduğu yerde şaşakın şaşkın bana bakıyordu hemen kapıyı açtı anene babalarımızla birlikte polisler de vardı ama bizim o anda düşündüğümüz tek şey
-aneeeeeeeeeeee
-baba baba babaaaaaaaaaaaa
Bilgisayar Aşkı ( Büşra uzun )
Onur bilgisayarda oyun oynamayı çok severdi. Annesi ve babası derslerine çalışmayacak diye bilgisayar başında çok zaman geçirmesini istemezlerdi. Onur ne olur babacığım biraz daha oyun oynayayım dediği zaman babası ödevlerini bitirdikten sonra oynayabilirsin diyordu. Ama saatlerce bilgisayar başında oyun oynayan Onur'a dersleri başında geçirdiği zaman, ödevleri bitmek bilmiyordu. Bir gün bu böyle olmayacak buna bir çare bulmalıyız dedi babası, birkaç gün sonra onur babasına babacıım ödevlerimi bitirdim bilgisayar oynayabilir miyim diye sordu babası şaşkın bir şekilde sordu oğlum ne çabuk bitirdin babacığım bazı teneffüslerde dışarı çıkmadım ödevlerimi yaptım dedi. Babası teneffüslerde bahçeye çıkıp biraz temiz hava almak gerekir dedi sonra derslerini iyi anlayamazsın bundan sonra ödevini evde yap dedi onur tamam babacığım dedi ve bilgisayarın başına oturdu onur ertesi günde akşam yemeğinden sonra ödevlerini yapmak için odasına gitti Ama yine kısa sürede babasının yanına geldi bilgisayarda oyun oynadı Oğlum ödevlerini yine çok çabuk yaptın dedi getir bakayım defterini kontrol edeceğim Onur odasına giderek defterlerini getirdi. Babacığım internetten yararlanarak ödevimi yaptım. Babası Onurun defterlerine baktı ödevleri eskisinden dahada güzel Aferin oğlum ödevlerini çok güzel yapmışsın dedi artık günler böyle geçiyordu onur ödevlerini daha kısa sürede yapıyordu Ama bir gün Onuru'un öğretmeni Onurun annesine telefon etti annesine Onur'un ders çalışmadığını notlarının çok kötü olduğunu söyledi Annesi şaşkın ve üzgün telefonu kapattı Akşam olup onur ve babası gelince Onur bu nasıl olur ödevlerine eskisinden daha güzel yapıyordun oğlum dedi onur utanarak Babacığım o ödevleri ben yapmıyordum diye mırıldandı Babası ya kim yapıyordu dedi Onur bizim komşumuzun oğlu murat varya işte o yapıyordu dedi bu nedenle o benim ödevlerimi yapıyor dedi bana verdiğiniz harçlıkları ben ona veriyorum dedi Babası onur yaz tatili gelinceye kadar seni bilgisayarın başında görmeyeceğim harçlıklarını da yarıya indiriyorum dedi Onur yaptığına çok pişman oldu O günden sonra yaz tatili gelene kadar bilgisayarda hiç oturmadı kendi kendine de bundan sonra hiç yalan söylememeye karar verdi Artık Onur öğretmenini sınıfta çok dikkatli dinliyor ödevlerini günü gününce yapıyordu aylar geçti karne günü geldi onur karnesini alınca çok sevindi çünkü bütün dersleri beşti Onur sevinçle eve geldi Annesi ve Babası eve gelince heyecanla karnesini onlara gösterdi Annesi ve babası hep bir ağızdan sana artık daha fazla güveniyoruz dedi.
Prens Ve Prenses ( BÜŞRA NUR )
Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar bir prenses yaşarmış çok güzel bir kızmış. Birde çok yakışıklı bir prens varmış. Bu prenses bir gün ormanda dolaşıyormuş orada prensi görmüş ve aşık olmuş prenste prensese aşık olmuş. Prens ile prenses konuşmaya başlamışlar ve aralarında anlaşmışlar her gün ormanda buluşacaklarmış. Ve öyle de yapmışlar. Prenses bir gün ormana prensle buluşmaya giderken ejderha prensesi kaçırmış prens buluştukları yere geldiğinde prensesi göremeyince merak etmiş biraz beklemiş gelmemiş biraz daha bekleyince iyice merak etmiş. Sonra ormanda prensesi aramaya karar vermiş. Ararken bir cüce görmüş ve ona prensesi görüp görmediğini sormuş cüce ejderhanın prensesi kaçırdığını görmüş ve olanların hepsini prense anlatmış. Prens prensesi kurtarmak için yola çıkmış. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş ve ejderhanın prensesi kaçırdığı şatoya gelmiş. Prensesi şatoda görünce çok mutlu olmuş. Ve prensesi nasıl kurtaracağını düşünmüş ve bulmuş. Şatoya sessizce girmiş ejderhayı yaralamış ve hemen prensesi kucağına alarak şatodan kaçmışlar. Şatolarına gelince anne-babalarıyla konuşmuşlar ve evlenmişler kırk gün kırk gece düğün yapmışlar...