Eğitim Sitesi

Amatör Çocuk Masalları - Kısa Masallar, Hikayeler, Öyküler

Amatör Çocuk Masalları - Kısa Masallar, Hikayeler, Öyküler

Puçi Ve Selin ( Zeynep Buse YILDIRIM )

Ben Selin, yaz tatiline gittiğimizde bir köpekle tanıştım. Ben annem ve babamdan sürekli bir köpek istiyordum ama annem köpekten korkuyor babam da köpekleri sevmiyordu, yaz tatilindeki köpeği annem de babamda çok sevmişti. Ayrılırken adını puçi koyduğumuz köpekten ayrılmak bize çok zor geliyordu. Uzun bir yolculuktan sonra eve gelince uyudum rüyamda puçiyi gördüm uyandığımda puçinin yanımda olmaması beni çok üzmüştü ama bu gün benim doğum günümdü. Annem bugün Üzgün olmamamı istiyordu saat akşam sekiz oldu annem ve babam beni kızgın bir şekilde oturduğumuz odaya çağırdı her yer süslüydü çok şaşırdım ve bir pasta vardı annem kızım iki doğdun deyince bir sürpriz yaptıkları ortaya çıktı ve ben de içten mutlu olmasam da dışa vermiyordum mutlu olmamamın sebebi puçiyi düşünürken zil çaldı annem ve babam kim geldi biz kimseyi çağırmadık dediler ve zil ikinci kez çaldı hepimiz kapıya koştuk bir sürpriz daha puçi diye bir çığlık attım çünkü karşımda puçi ve en sevdiğim Teyzem vardı hep beraber doğum günümü kutladık pastayı üflerken dileyim puçinin her zaman yanımda kalmasıydı.

 

MUTLU SON

Yolcunun Çiçeği ( Elif Turan )

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde bir köy varmış. Bu köy, tazeliği ile hep tanınırmış. Orada, sayısız yiyecek içecek bulunurmuş. Ama köylüler tembel değilmiş tabii. Her gün tarlaya gider, çalışırlarmış.

 

O güzelim köyde Ali adlı bir çocuk varmış. O da çalışkan bir çocukmuş. Her gün tarlaya gider, bir litrelik hamam gibi suyu döker, kazıp biçermiş.

 

Günlerden bir gün Ali ve ailesi oturmuş yemek yiyormuş. O anda büyük bir ses her yerde yankılanmış. Anne baba hızla koşmaya başlamış.

 

Yolun sonunda bir de ne görsünler! Kocaman bir otobüs, tam köyün önünden geçerken lastiği patlamış... Ali de olanları izliyormuş.

 

Koca bıyıklı şoför mırıldanıyormuş: "Ah! Şimdi mi lastiği patlayacaktı!"

 

Tüm yolcular, sessizlik içerisinde otobüsten inmeye başlamış. Tüm köylüler biran el sıkışmaya, tanışmaya başlamış.

 

Ali de durur mu, hemen evden çıkıp koşmaya başlamış. Ama aksilik ya, ayağı çakılıp düşmüş.

 

Yolculardan biri, ona doğru yaklaşmış. Ali çok korkmuş. Ama yolcu, "Elimi tut." demiş. Ali de sevinçle elini tutup ayağa kalkmış.

 

Yolcu, elinde bir saksı taşıyormuş. İçinde canlı bir gül varmış. Hızla başını Ali'ye çevirmiş. Gül o zaman bir an aydınlanmış...

 

Bunu gören köylüler, bu sefer yolcuya koşmuş. Hepsi, gülün onlara bakmasını istiyormuş. Ama inatçı gül, hep Ali'ye bakıyormuş.

 

Bunu gören köylüler, üzgünlükle geri dönmüş. Yolcu sevinçle Ali'ye sarılıp onu öpmüş. Ona demiş ki: "Ben kalabalıktan hiç hoşlanmazdım." Sonra kulağına fısıldamış "Ben ünlü bir yıldızım."

 

Ali'nin ve gülün yüzü aydınlanmış. Gül onu öpmek için uzanmış. Ama geçmiş. Otobüsün lastiği tamir olmuş. Ama yine de hızla Ali'ye bir öpücük yollamış.

 

O gün yolcu, Ali ve gül mutlulukla evine dönmüş.

 

-SON-

Kokulu Göl ( NİSANUR ASLAN )

Evvel Zaman içinde çok uzaklarda bir göl varmış. Bu göldeki kurbağalar huzur ve neşe içinde yaşar, gözlerden uzak, güven içinde oynarlarmış. Günlerden Birgün kurbağalardan birisi, -artık bu pis kokulu gölde yaşamak istemiyoruz, baksana her taraf çöplerle dolu. Kendimize daha temiz, daha berrak, suyu daha tatlı olan bir göl bulalım, diye bağırmaya başlamış. Kurbağlardan bazıları bu yaygaracı kurbağya hak verirken, bazıları karşı çıkmış. Kurbağların arasında büyük bir tartışma başlamış. Bir kısmı "İla göçelim" diye tuttururken; bir kısmı ise "Hayır göçmeyelim" demişler. Tartışma çok uzun sürmüş ama bir neticeye varılmamış. Kurbağların en yaşlısı, en bilgesi bir kenarda tartışmanın neticelenmesini bekliyormuş. Kurbağların bir karara varamayacağını anlayınca tartışma yapılan meydanın tam ortasına geçmiş. Göçmek isteyen Kurbağlara dönerek, -susun bakalım, diye seslenmiş. Sizler hoş kokulu, suyu berrak bir göle mi göçmek istiyorsunuz? Göçmek isteyen kurbağlar hep bir ağızdan, -Evet,diye bağırmışlar. -Size göre gölümüz, pis kokusundan, suyunun bulanıklığından, çöple dolu olmasından dolayı yaşanmayacak halde öylemi, diye sormuş Bilge kurbağa. Göçmek isteyen kurbağlar yine hep bir ağızdan, -Evet diye bağırmışlar. Yaşlı bilge kurbağa devam etmiş : Göçelim dediğiniz göl kendi gölünüzden daha mı iyi olacak ? -evet daha güzel olacak diye karşılık vermişler. İçlerinden biri, -ey Bilge kurbağa! Güzel olmayan olmayan bir göle neden göçmek isteyelim demiş. Bilge kurbağa gülerek, - peki, gittiğiniz gölde birşey yemeden hayatınızı geçirebilecekmisiniz, diye sorunca diğer kurbağlar çok şaşırmış. Hatta içlerinden bazıları gülmüş bile. Sonra birisi -Tabii ki yiyeceğiz Bilge kurbağa. zaten daha güzel daha temiz şeyler yemek için göçmek istiyoruz diye cevap vermiş. Yaşlı kurbağa bu cevap üzerine -şimdi hepiniz beni dikkatle dinleyin . Atalarımız bu göle geldiklerinde göl tertemiz hoş kokulu tatlıydı biz tembellik ettik sadece yedik içtik yediklerimizden arta kalanları çöplerimizi düşüncesizce göle atık bizler bu huyumuzdan vazgeçmediğimiz müddetçe gitiğimiz her yeri kirletir yaşanmaz hale getiririz deyince bütün kurbağlar utanmış. Buradan göçelim diyenler fikirlerini değiştirmişler bütün kurbağlar birleşip gölü temizlemişler ö

 

o ğünden sonra kurbağlar sağlıklı ve huzur içinde bir hayat sürdürmüşler. SON

Şehir Faresi Ve Tarla Faresi ( sudenaz kacar )

Şehir faresi arkadaşı tarla faresini her zaman tarlaya giderek ziyaret edermiş. Onu konuk olup her gün beraberce yemeklerini yerlermiş. Bir gün şehir faresi, arkadaşı tarla faresini yaşadığı şehre davet etmiş. Şehir faresi o kadar çok ısrar etmiş ki sonunda şehir hayatını pek sevmeyen yoksul tarla faresi; Davete icabet etmek gerekir, gidip şu arkadaşımın evini ziyaret edeyim bari diyerek yola koyulmuş. Tarla faresi yolculuğunu tamamlayıp da şehir faresinin yaşadığı eve ulaşınca gözlerine inanamamış. Aman tanrım bu ne büyük bir zenginlik böyle diyerek hayretini gizlememiş. İçeri girince daha bir etkilenmiş gördüklerinden, hele o ziyafet sofrasını görünce dili tutulmuş. Bir tek kuş sütü eksikmiş sofrada. Güzel yemekler çeşit çeşit peynirler ve akla gelebilecek her yiyecek onları bekliyormuş.

 

Şehir faresi bu aziz misafirini baş köşeye oturtmuş. Tam yemeğe başlayacaklarmış ki, bir gürültüdür kopmuş. Az sonra bu büyük evin, büyük kedisi girmiş içeri. Şehir faresi hemen kaçıp saklanmış. Bunu gören tarla faresi de saklanmış. Salına salına ortalığı kolaçan eden kedi bir süre sonra gitmiş. Masaya oturmuşlar tekrar bir gürültü kopmuş. Bu defa eve gelen evin hanımı imiş. Neyse ki hemen saklanan farecikleri görmemiş ama farecikler çok korkmuş. Şehir faresi; tehlike geçti şimdi yemeğimizi yiyebiliriz diyerek arkadaşı tarla faresini sofraya davet etmiş ama tarla faresi sofraya oturmadan kapının yolunu tutmuş. Bu kadar korku yeter demiş. Benim evim zengin değil ama korkusuzca ve özgürce yaşıyorum orada. Her an korku içinde zengin yaşamaktansa, kendi evimde özgür yaşamayı tercih ederim.

 

Böylece tarla faresi geldiği gibi yaşadığı yoksul topraklara geri dönmüş, mutlu mesut yaşamaya devam etmiş. Bir daha da kente hiç inmemiş.

Küçük Kız ( buse gül )

Bir varmış bir yokmuş bir mahallede şirin diye bir kız varmış herkes buna küçük kız derlermiş. Bir gün bu kız su doldurmaya gidiyormuş birde ne görsün çeşmeden su akmıyor küçük kız hemen annesinin yanına gitmiş. annesine demiş ki.

 

- anne çeşmenin suyu akmıyor demiş annei

 

- kızım birşey olmaz belki sular kesilmiş der küçük kız

 

- ama anne gerçekten bir damla bile akmıyordu. yarın olmuştu küçük kız okula gitti öğretmen şöyle ders anlatıyordu

 

- çocuklar eğer suları çok harcarsak hiç bir yerde su kalmaz dedi küçük kız hemen lafa atıldı

 

- öğretmenim dün ben su doldurmaya gitmiştim ama su akmıyordu hemen anneme dedim ki anne çeşme akmıyor dedim ama annem birşey olmaz dedi öğretmenim. öğretmen

 

- annen yanlış yapmış hemencik belediyeye gidip durumu anlatması gerekirdi bundan sorna annen artık boyle bir şey olursa hemen belediyeye başvurun dedi. küçük kız

 

- tamam öğretmenim dedi artık bundan sonra küçük kızın ismi şirin olarak kalmış şirinle dalga geçenler hepsi şirinden özür dilemişler ve artık şirinle arkadaş olup oyunlar oynamışlar

Cennet Komşusu ( Sümeyye Taşdemir )

Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemişti.

 

Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kavuruyordu.

 

Yolu bir mescide düştü.

 

İki yoksul bir köşede titreyerek oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu.

 

Onların ne konuştuklarını merak eden padişah yanlarına sokuldu.

 

Fakirlerden şakacı olanı soğuktan şikayet ediyordu:

 

- Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem, pabucumu çıkarıp kafasına vuracağım.

 

Öteki merakla sordu:

 

- Onu niçin cennete sokmayacakmışsın?

 

- Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş, dedi.

 

Gülüştüler.

 

Padişah kölesine:

 

- Bu mescidi ve adamları unutma! dedi.

 

Saraya dönünce mescide adamlarını yolladı. İki fakiri alıp saraya getirdiler.

 

Zavallılar başımıza neler gelecek diye korkuyla bekleşirken onları dayalı, döşeli bir odaya yerleştirdiler.

 

- Burada yeyip, içip yatacak, padişahımıza dua edeceksiniz. Cennette size komşu olmasına karşı çıkmayacaksınız, dediler.

 

"Bir mü'mini dünya dertlerinden kurtaranı, Allah, ahiret dertlerinden kurtarır."

 

Padişah ne iyi kalpli imiş, değil mi? Peygamberimiz yoksula yardım edenleri şöyle övmüştür:

# Amatör Kısa Masallar Ekleyin

Diğer Amatör Kısa Masallar

İlk Sayfa ... 4 5 6 [7]8 9

Bu bölümde içerik olarak kısa olan masallar ve amatörce yazılmış masallar yer almaktadır. Amatör masallar (saçma da olsa) yazan kişileri teşvik amacıyla yayınlanmaktadır. Siz de yazdıklarınızı masal Amatör Kısa Masallar Ekle bölümünden yayına ekleyebilirsiniz.

Amatör Çocuk Masalları - Kısa Masallar, Hikayeler, Öyküler için 54 içerik