Kumbara ( İrem Nisa Tayyar )
Çocukların odasında, gar dolabın üstünde oldukça yüksek bir köşede fil biçiminde içi ağzına kadar para dolu bir kumbara varmış. Gar dolabın tepesinde yer aldığı için odada olup biteni seyredebiliyor, karnındakilerle her şeyi satın alabileceğini düşünüyordu. Buda onu çok mutlu ediyordu. Odadaki tüm oyuncaklar beraberce oynarlardı fakat fil kumbarayı oyuna çağırmak için davetiye göndermek gerekiyordu. Çünkü aşağıdaki konuşmaların duyamayacak kadar yüksekte idi. Aşağıdaki oyunları, eğlenceleri yalnızca seyretmekle yetinirdi. Kumbara bu duruma çok üzülmüş çok kızmış ve hayallere dalmıştı. Bir süre sonra bom.... fil kumbara paramparça yerde yatıyordu. Tabi içinde fırlayıp dört bir yana saçılan paralarda oradan oraya yuvarlanıyor, dans edip duruyordu. Paralar dünyaya yeniden gelmişçesine bir anlık dahi olsa özgürlüğün tadını çıkararak dans ederken fil kumbaranın parçaları da bir kutuya konuyordu. Her şeyin bir başı bir sonu vardır derler. Umarız yeni kumbaranın başına aynı şeyler gelmez.
Aslan İle Kurbağa ( selenay nuşin ekinci )
Güzel bir günde aslan ormanda gezintiye çıkmış. Bir süre dolaştıktan sonra dinlenmeye karar vermiş. Bir derenin yakınında ağaçların altına uzanmış amacı biraz uyumakmış tam uykuya dalacakmış ki bir ses duymuş. Hemen kalkıp sesi dinlemeye başlamış ancak duyduğu sesi tanıdığı hayvanların hiçbirinin sesine benzetememiş. Aslanı hafiften bir telaş almış, kendi kendine; "bu ses neyin sesi acaba?" diye söylenmiş. "bu ses kime aitse acayip gürültü çıkartıyor, sesi bu kadar güçlü olduğuna göre sanırım oldukça iri bir hayvana aittir, aman dikkatli olayım, bana saldırmasın." sonra aslan otların arasına gizlenip bir süre beklemiş. Ses aslana yaklaşmaya başlamış, aslan vücudunu gerginleştirip, saldırı durumuna geçmiş. O anda dereden bir kurbağa sıçrayıp kıyıya çıkmış, meğerse o korkunç ses kurbağadan çıkıyormuş.Aslan kurbağayı görünce rahat bir nefes almış, öfkeyle kurbağaya bakarak: "bak şu bücüre," demiş "boyuna bakmadan nasılda gürültü yapıyor.sesini duyan kurbağayı dev gibi bir hayvan sanacak, ben ormanlar kıralı aslanı bile korkuttu"
Adil Paylaştırma ( SEZER )
Aslan, kurt ve tilki arkadaş olup avlanmaya çıkmışlar. Günün sonunda, bir öküz, bir keçi ve bir de tavşan avlayan kafadarlar avlarını bir mağaraya getirmişler. Aslan kurda dönerek “Hadi bakalım!” demiş. “Şu hayvanları paylaştır da karnımızı doyuralım.” Demiş.
Kurt ezile büzüle: “Ey büyük sultanım.” Demiş. “Şu öküzü siz buyurun, keçi benim, tavşanda tilki kardeşin olsun.” Demiş.
Aslan birden çok kızmış. Ve “Bre küstah!” demiş. Sen kim oluyorsun? Ben varken sana pay etmek düşer mi?” Sonra da bir pençe darbesiyle kurdu yere sermiş. Bu kez tilkiye dönüp “Öyle aval aval bakma da paylaştır şu avları bakalım.” Demiş.
Tilki “Pay etmek haddim değil ama madem emir buyurdunuz söyleyeyim. Tavşan sabah kahvaltınız, öküz öğle yemeğiniz olur. Keçiyi de akşam yersiniz.” Demiş.
Aslan bu paylaştırmadan çok hoşlanmış ve tilkiye, bu kadar adil bir paylaştırmayı nereden öğrendiğini sormuş. Tilki de: “Yüce efendim!” demiş. “Şu haddini bilmez kurdun halinden öğrendim.” Demiş.
Son Ders ( pelin bosnak )
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir hikayeci nine varmış bu nineye gidelim de hikaye anlatsın hadi...
Bir gün bir peri gelir ve ülkede hiç kral olmayacağını bu köyün güzellikler içinde yaşayacağını söyler ama buna kimse inanmaz çünkü köy ve köy halkı gerçekten çok fakir insanlardır. Bu peri gider gelir, gelir gider fakat periye inanan olmaz şimdi peri bu olacakları güzel mi güzel bir kıza anlatır kız çok inançlıdır böyle şeylerin olacağına ve herkese inanacağı şekilde anlatır bu köyün kötü kalpli kralı Arfenus'da kötü kalpli çirkin yaşlı bir adamdır bu yaşlılık başına derttir!Oğlunu bu peri kızı ile evlendirmek isteyen kral hain planlara başvurur. Fakat bu kral hiç sevilmediği için hizmetkarı bile bu peri kızının harcanmasını istemezler! Peri kızı çok güzeldir ve birde sevdiği vardır ama bu peri kızını oğluyla evlendirmek isteyen Arfenus elinden geleni yapar ve peri kızını onun ailesini öldürmekle tehdit eder. Peri kızı kabul eder. Fakat mutsuz olan peri, şeker adında bir kızı arkadaş edinir. Bu şeker kralın küçük kızıdır onla konuşur kız vazgeçer kral ailesini öldürür! Şeker'e büyü yapılmıştır onu öldürmek isteyen başka ülkenin prensi onu ele geçirir. Kız sevdiğiyle evlendi ama ailesi yok oldu şimdi bütün gözler kızın üstündedir çünkü aile soyları tükeniyordu ailenin büyükleri anne ve baba artık yaşamıyor ve kardeşler bunu üzerine kral bütün köylüyü öldürür ve yaşamını devam ettirmek üzere oğluna bakar oğlu artık kıvranıyordur onu bir köylü vurmuştur fakat adam aldırış etmez çünkü o zaten gerçekten o kötü PERİYDİ!!
Okul Hayatı ( esra baycuman )
Bir gün Ali okula gitmiş. Giderken koşmaya başlamış. Annesi "oğlum dur"demiş. Ali durmamış ve yoldan gelen bir araba Ali'ye çarpmış. Ali oracıkta yayılıvermiş. Ali'nin annesi çocuğunun kafasından tutup "oğlum" diye bağırmış. Arabanın içindeki şoför "ayy!!"diye bakakalmış. Ali'nin öğretmeni Ali'yi merak etmiş ve dayanamayıp annesini aramış. Annesi olanları anlatmış. Öğretmeni de olanları öğrencilere anlatmış. Öğretmen ve öğrenciler koşarak hastaneye gitmişler. Hastanede bir haber almışlar. Ali uyanmış ve öğretmenini istemiş. Öğretmen "ne oldu Alicim" demiş. Ali "öğretmenim bu gün ders yok mu?" demiş. Öğretmen şaşırarak "Ali ders yapsak bile sen orada olamazsın çünkü senin durumun çok kötü hem de yaralısın. Ali annesini çağırmış ve küçük bir tahta getirmesini istemiş. Annesi de getirmiş. Öğretmenine problem yazmasını ve Ali'ye sormasını istemiş. Öğretmen çok duygulanmış ve Ali'ye problem çözdürmüş. Ali iyileşmiş ve derslerinde çok başarılı olmuş.Tabi bi daha yollarda dikkatsizce koşmamış.
esra baycuman
Derya Hasta Oldu ( serra )
O gün kış mevsimi gelmiş ve kar yağıyordu derya dışarı çıkmak arkadaşlarıyla oynamak için annesinden izin aldı ve çıktı bir süre kartopu oynadılar kardan adam yaptılar derya çok mutluydu saat çok geç olmuştu fakat derya sokakta oynamaya devam etti biraz sonra eve gelmeye tenezzül etti ve eve girdi. İçeri girdiğinde çok kötü öksürüyordu, hasta olmuştu annesi ona çok kızdı ertesi gün hemen doktara gittiler doktor ona ilaç verip iğne yaptı derya'nın boğazları şişmişti çok acıyordu eve heldiğinde annesi ona ilaçlarını içirdi ve sıcak çorba içirdi deryanın bozazları iyileşmeye başladı ve iyileşti ama iğneleri yapılmmaya devam ediyoru bir ay sonra iyileşti ve bir daha annesinin sözünden çıkmadı ANNESİNİN SÖZLERİNİ DİNLEDİ / MUTLU SONN