Eğitim Sitesi

Bir Sultan'ın Kapısında... Şiiri

Bir Sultan'ın Kapısında...

Yaşarmaz bir gözümle, kızarmaz bir yüzüm var

Sen Sultansın ben gedâ... ah Sultanım el aman!

Topallayan bacağım, dermansız bir dizim var

Havl sana, kuvvet senden, değilse hâlim yaman!

Günah yüklü bir beden, Hakk'dan uzak özüm var

Eğer rahmet etmezsen, aman ki aman, aman!

Karakış fırtınalı, alev alev yazım var...

Gönül dünyaya meftun, lakin dünya toz duman

Kaplumbağa misali kımıl kımıl hızım var

Derim; varam menzile! Acep bilmem ne zaman?

Bunca derdin içinde bildiğim bir sözüm var

Sabır zafere kapı, en başta mutlak iman!

Biliyorum aşikâr, tüm dertlere çözüm var

Bir eteğe yapışmak; sahib-i mülk ve sâman

Mehmet Ali KULAT Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Mehmet Ali KULAT Şiirleri:

Bir Velinin Kapısında...

Aslanlara hükmeder...

Keneflerdeki fare

Yahudi sultasında...

Tüm dünya kare kare

Beyt-i Makdîs-i gördüm...

Tutuldum âhûzâre

Bosna’dan Türkistan'e

Mahzun bakan gözlere...

Baktım ümmetin hâli

Heryanı dert yekpare

Kötülüğü emreder

Kula nefs-i emmâre

Gönüller Hakk’tan uzak...

Yürekler yare yare

Mâna ve rûh komada...

Her yana hakim para

Özünden uzak mü’min

Dolaşıyor avâre...

Bir Velî'ye danıştım

Dedim buna ne çare...

Müracaat et! buyurdu

Her işte Peygambere

...Ve yapmamı buyurdu

Kur'an'la istişâre!

Silkinmeli kalkmalı

Olmamalı biçare...

Yepyeni bir diriliş!

Bahar için emâre!..

Mehmet Ali KULAT

Bir Hak Dostu'nun Yadına...

Hulûsi halaskâr kul; ilim, irfan lebâleb

Dilinde; Emr-i Hakk var, hâl-i tavrında edeb

Lâ taknetû sırrında; mürşid visâle sebeb!

Darende beldesinde; otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Kan rengi akşamlarda, rahmet yükü ezelde!

İpek yolu üstünde; unutulan hoş belde...

Tarih kokan vîran yurt, kutlu şehir Darende

Tohma'nın gölgesine, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Somuncu Baba yurdu; su bitmez, göl yerinde

Bir kutlu sadâ kalmış, yankılanır derinde!

Fâni fenâya erer, kıymeti eserinde...

Gökpınar nurdan sicim, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Ruh ve cisim harcından, Sevgi hamuru kardı.

İman ilimle sarmaş, ufukta gün ağardı!

Divan-ı Hulûsi'de her yanı hikmet sardı...

Zengibar kalesine, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Halkı Hakk'a çağırdı; latif bir hâl üzere

Mektubât'ı tefsirdir, nice büyük esere...

Evlâd-u iyâliyle layık kutlu mimbere!..

Kayısı çiçeğinde, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Asırlar ötesinden izdüşümü bu asra...

Himmeti milletidir, bakmaz saraya kasra!

Namazı mirâç Hakk'a, zikri gönülde İsrâ

Kalb; Matmâh-ı Nazardır, otağ kurdu tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Tasavvûf coşkusuyla, zikr-i tevhîd selinden...

İhramcızâde Pîrin, el almıştı; elinden

Kıymet bilmez nâdanlar; ne anlar ruh dilinden!

Altın sarrafın işi, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Yüreği görmeyen göz; bakıyor alık alık;

Kayadan su kaynıyor, suyun içinde balık!

Balıkta hikmet arar, ne bilsin kalabalık!

Balıkta Hâlık işi, otağ kurdu tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Dilenen toplum değil, didinen esnaf gerek,

Fabrika ve işyeri, helal kazanç diyerek...

Herkese hedef kıldı; çalışmayı bilerek!

Helal kazanç üzere; otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

İlim dedi; tek mürşid; nice okullar açtı!

O, sevgi ekiyordu; nâdanlar nefret saçtı!

Fakülte hayaliydi; o, muvakkaten kaçtı?

İman, amel ve ihlas; otağ kıldı tahtını...

Bir koza gibi ördü; Darende’nin bahtını

Hulusî bir kalb üzre; Hamideddin hamdolsun!

Gönül umut, yürek aşk, akıllar ilim dolsun!

Varsa nifak tohumu? Dileriz... erken solsun!

Sultanım Darende'ye; otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Nice gönül dostu var; pişdâr-ı pürşuvânın

Dergah misafir dolu; yeri dolu Sultan'ın...

Yarınlar daha güzel! Rûh'u mesrûrdur ânın!

Sulbünden gelen Er'e otağ kıldı tahtını

Bir koza gibi ördü; Darende'nin bahtını

Mehmet Ali KULAT

Yiğidim...

At oynatırdı ecdadım; üç kıtada nal sesleri...

Sayesinde kesilmişti küfrün çatlak nefesleri!

Ebû Bekir gibi sıddîk, ve Osman misâli; hilim,

Ömer'e hasret adalet, Ali'yi bekliyor ilim!

Hamza'yı özlemiş meydan, Abdullah bin Cahş olmalı

Zaman; tersine dönüpte... şanlı Mus'ab'ı bulmalı

Habbab bin Ered benzeri; muallim olunsa herhal

Ne kadar sergerdan varsa; gelirdi Hak yola derhal!

Hanzale bin Amr gibi ol! Kevserler yıkasın seni

Sen Şahadet yudumlarken, melekler biçsin kefeni!

Halid bin Velîd'in aşkı; sinende kıvılcım ola!..

Yüklen bu aziz misyonu; yüreğin imanla dola!

Ah yiğidim bir tanısan! deden Yavuz'u Fatih'i

Abdulhamid cennetmekân, Kanunî muhteşem dâhî

Ahenk verirdik cihana; nizâm-ı ilâhi ile!

Hayrandı adaletimize... o günün kâfiri bile...

Denizlerde at sürerdik, gemi yürüttük karada

Hak ileydik gecelerde, gündüz halkla bir arada

Sonra zevk-u sefâ devri, çürüdük biz içten içe

Vahdet gitti, fitne geldi! Bölündük ki nice nice...

Üç asırlık bir uykuda... Ashab-ı Kehf bize misal!

Derken Rabb'im lutfeyledi; yeni doğuş kutlu visal!

Başa kondu devlet kuşu; Nebî "tûbâ li'l gurebâ!" der.

Bu fırsatı kaçıranlar; "Yâ leytenî küntu turebâ!" der.

Mehmet Ali KULAT

Bir Sultan'ın Kapısında... Şiiri