Ferdi HADİ GİT!
Hadi git!
Hadi durma!
Bir hançer de sen vur sırtıma!
Bir görsen şimdi şu hâlini,
Zemheride üşüyen bir kuş gibisin.
Yüzün kalkmıyor yerden,
Aslında terk ettiğin, kendinsin!
Dillerin lâl, kelimelerin çaresiz
Bu öyle bir gidiş ki seninki,
Tarifsiz
Şimdi sensizlik bekliyor beni,
Bir şehir dolusu yalnızlık.
Sonrası berduş bir adam,
Çaresiz geçen bekleyişler,
Yokluğuna düşülen notlar,
Geceler boyu içten ve sessiz
Hıçkırıklar
Sen mehtabıydın gecelerimin.
Yüzümün neşesi,
Mutluluğumun fâiliydin.
Sen, aşka inanma sebebim,
Sen, "Kardelenim" dediğim,
Sen, kendime yâr bildiğim,
Sen
sen her şeyimdin
Hadi git!
Hadi durma!
Bir hançer de sen vur sırtıma!
Hadi Git!
Hadi git!
Hadi durma!
Bir hançer de sen vur sırtıma!
Bir görsen şimdi şu hâlini,
Zemheride üşüyen bir kuş gibisin.
Yüzün kalkmıyor yerden,
Aslında terk ettiğin, kendinsin!
Dillerin lâl, kelimelerin çaresiz
Bu öyle bir gidiş ki seninki,
Tarifsiz…
Şimdi sensizlik bekliyor beni,
Bir şehir dolusu yalnızlık.
Sonrası berduş bir adam,
Çaresiz geçen bekleyişler,
Yokluğuna düşülen notlar,
Geceler boyu içten ve sessiz
Hıçkırıklar…
Sen mehtabıydın gecelerimin.
Yüzümün neşesi,
Mutluluğumun fâiliydin.
Sen, aşka inanma sebebim,
Sen, “Kardelenim” dediğim,
Sen, kendime yâr bildiğim,
Sen… sen her şeyimdin…
Hadi git!
Hadi durma!
Bir hançer de sen vur sırtıma!
Ahmet YANIT Şiirleri
Yazılan son 2 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 2 yorum yazılmış.
Benzer Ahmet YANIT Şiirleri:
Akşamları bir efkâr çöker odama,
Yalnızlığa türküler tuttururum ben.
Şem’in o mağrur, hazîn kıvılcımında
Ebedî bir sevdâya tutuşurum ben.
Aklımda gülüşün, dilimde adın var.
Yegâne yârenim oldu şimdi, efkâr.
Şahittir sevdama bu dilsiz duvarlar,
En başka, tek onlarla konuşurum ben.
Ayrılığın sızısı çöktü gönlüme,
Yârim, sen nerdesin, şimdi, ben nerde.
Şiirler yazdıkça şu acı hasrete
Eski günleri yâda kavuşurum ben.
Ay’ın şavkı suya bir resim çizende,
Yalnızlık acısı, câna tak edende,
Şeb’ olunca, burada, o hayâlinle
Ellerin elimde buluşurum ben.
Ahmet YANIT
Yüreğimize çocuksu bir heyecan düştü önce,
Hayatımızı, yeni doğan bir güneşin
O tatlı sıcaklığıyla ısıtıyorduk.
Onun yanında olmadığımız zaman,
Her yer “gurbet”ti.
Yalnızca yârin sînesini
“Sıla” addediyorduk…
Gözlerimizdeki parıltı, umut saçıyordu.
Sonra yüreğimizde yangınlar,
Sonsuz nârlar çıkmaya başladı.
Koyun koyuna terlemelerin sayısı,
Gün-be-gün artmaya başlamıştı.
Buluşma yerlerinde vuslat ânını,
Kalbimizin o telaşlı atışlarıyla
Muhasebe ediyorduk.
Sonra, o geldiğinde,
Sanki “her şey” onunla birlikte geliyordu…
Hâlâ ellerim titrer,
O ellerini ilk defa ve usulca
Elimin içine aldığım günü yâd edince.
Hâlâ dudaklarıma bir yangın düşer,
O bal dudaklarını acemice tattığım gün hatırıma gelince…
Sonra mı?
Bir acı poyraz esti, yalnız onu biliyorum.
Şimdi, neden “beklenmediğimi” düşünsem,
Mahzun, yorgun bir çehreyle
O sisli hatıralara dalıyorum…
Bundan sonrası için yalnız şunu söyleyebilirim:
Gelen bu zemheri ay’ı,
Epey uzun süreceğe benzer…
Ahmet YANIT
Kurumuş bir gül gibi kaldım ortada,
Suya hasret kalıp, yananlardanım.
Bu ayrılık acısı girdi kanıma,
Şimdi bir meçhulde, yalnızlardanım.
Sensizlik sinemi yakıp duruyor,
Hiçbir çare bana merhem olmuyor,
Sen gittin; dünyama güneş doğmuyor,
Şimdi karanlıkla dost olanlardanım.
Yardan ayrı kalması zorumuş meğer,
Şu hasretten acısı yoğumuş meğer,
Sensiz her dakika yıla eşdeğer,
Şimdi vuslat için gün sayanlardanım.
Bilmem ne yaparsın yaban ellerde,
Ben berduş oldum şimdi sayende.
Ha bugün, ha yarın yâr gelecek diye,
O tozlu yollara bakanlardanım.
Sensizken bıkıyorum ben yaşamaktan;
Kendi mezarını kendi kazanlardanım.
Sevenini acımadan ateşe atan,
Bir zalime şiir yazanlardanım.
Ahmet YANIT