Mazide Kaldı
Akşamlar vardı eskiden
O akşamlarda insanlar çocuklar vardı
Masallar misaller anlatılır bilmeceler sorulurdu
Bazen bir taklit bazen harbiden bir şaka yapılırdı
Her şeyin tadı vardı o zamanlar
Ocakta kocaman bir kütük bir de sıcacık yürekler vardı
Bir çıra bir fener bir de gülen yüz aydınlatırdı
Büyükler vardı söz anlatır söz dinletir
Küçükler vardı söz söyletir söz işitir
O zaman dost yürekler vardı
Evler vardı kerpiçten kapı pencere tahta
Kırk kilitli çelikten değildi duvarlar
Kuzular da kurttan değildi o zaman
Çocukların bezden topları servi dalından atları
Tahta arabaları papatyadan taçları vardı o zaman
Çelik çomak oynarlar ip atlarlardı
Toz toprak içinde bahar kokan dağlarında
Çocukların çocuk gibi hayatları vardı o zaman
İnsanlar kalabalıklar içinde yalnız değillerdi
Arsızlıktan korkar hırsızlıktan utanırlardı
Hırlı ile hırsız ayrılırdı o zaman
Bir kahve vardı
O kahvenin de kırk yıl hatırı vardı o zaman
O zaman hayat vardı yaşamak vardı
Şimdi hepsi mazide kaldı
Mazide geçmişte kaldı bu zaman
Elif KAYA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Pişmanlık
Yanmalı mı geçen zamana
Pişman olunmalı mı bilmem
Arada bir de olsa dönüp
Derin bir iç çekerek bakmalı mı
Yoksa hiç yaşanmamış mı saymalı
Ne kadar çok şey var hatırı sayılacak
Sıcacık yürekler düşler hayaller umutlar
Bakarken içi gülen gözler
Durması için dua edilen zamanlar
Bir tas sıcak çorba bir fincan kahve
Biz ne kahveyi sevebildik ne de zamanı
Ne kahvenin hatırını saydık ne zamanın değerini bildik
Ne sevgiyi sevdik ne mutluluğu özledik
Hepsini öyle umarsız savurduk ki bozduk dağıttık
Kalanları yüreğimizin en kuytu köşelerine hapsettik
Yok ettik tükettik yok olduk tükendik
Hüzün olduk hazan olduk viran olduk
Sonbaharda dalından kopmuş sararmış
Sele karışmış bir çift yaprak olduk
Elif Kaya
Elif KAYA
Mazide Kaldı
Akşamlar vardı eskiden
O akşamlarda insanlar çocuklar vardı
Masallar misaller anlatılır bilmeceler sorulurdu
Bazen bir taklit bazen harbiden bir şaka yapılırdı
Her şeyin tadı vardı o zamanlar
Ocakta kocaman bir kütük bir de sıcacık yürekler vardı
Bir çıra bir fener bir de gülen yüz aydınlatırdı
Büyükler vardı söz anlatır söz dinletir
Küçükler vardı söz söyletir söz işitir
O zaman dost yürekler vardı
Evler vardı kerpiçten kapı pencere tahta
Kırk kilitli çelikten değildi duvarlar
Kuzular da kurttan değildi o zaman
Çocukların bezden topları servi dalından atları
Tahta arabaları papatyadan taçları vardı o zaman
Çelik çomak oynarlar ip atlarlardı
Toz toprak içinde bahar kokan dağlarında
Çocukların çocuk gibi hayatları vardı o zaman
İnsanlar kalabalıklar içinde yalnız değillerdi
Arsızlıktan korkar hırsızlıktan utanırlardı
Hırlı ile hırsız ayrılırdı o zaman
Bir kahve vardı
O kahvenin de kırk yıl hatırı vardı o zaman
O zaman hayat vardı yaşamak vardı
Şimdi hepsi mazide kaldı
Mazide geçmişte kaldı bu zaman
Elif KAYA
Öfkem
Öylesine öfkeliyim ki sana
Kızgın şişlerle dağlayabilirim gözlerini
Başka birine bakmasın diye
Darağacında ilmekte olsan
Hiç düşünmeden tekmeleyebilirim altındaki iskemleyi
Bir başkasıyla nefes almayasın diye
Senden öyle nefret ediyorum ki
Zindanlara kör kuyulara atabilirim sonsuza kadar
Bir başkasıyla aydınlık gün yaşama diye
Yüz kez müebbet verebilirim sana
Bir başkasıyla özgürce dolaşma diye
Sana öyle öfkeliyim ki
Beddualar ediyorum
Tanrıya yakarıyorum
Dayanılmaz acılar versin
Kahretsin korlar düşüsün yüreğine için yansın
Sonsuz mutsuzluklara mahkum etsin
Biliyor musun çok öfkeliyim
Ama seni öyle seviyorum ki
Ne beddualar edebilirim
Ne acılar çektirebilirim
Kıyamam incitmeye
Tahammül edemem kulağındaki
Bir başka sese başka nefese
Başkasının dokunmasına öpmesine
Göz bebeklerini görmesine katlanamam
Aslında biliyorum sen bir hiçsin
Sadece boş bir yalancı öylesinesin
Değmezsin sevmeye layık değilsin
Ne sözün var ne yüzün
Aslında biliyor musun sana değil bana kızgınım
Kalbime yüreğime kızgınım
Kabahat onların onlar seni sevmese
Sen gerçekten hiç bir şeysin
Elif KAYA