Ölmeden Önce
Yaşar iken bilmeli, zamanın değerini
Herkes kendisi vursun, nefsine eyerini
Canlar Canân’ı bulsun, hissettirsin yerini
Bakamazsın yüzüne, tabutun aynası yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Dostluk gerekli elbet, kara günde zor günde
Beklenti içindesin, düşündün mü dar günde?
Boşa geçen geceler, yapayalnız kor günde
Bugün geçti ömürden, silindi aynısı yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Yontulmamış kütükten, sobalık bile olmaz
Pabuç gibi dil ile, muhabbet kabı dolmaz
Ömrü uzundur belki, sanma ki kaktüs solmaz
Nefsini putlaştıran, insanın gönyesi yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Kokarca gibilerin, sermayesi kokusu
Müktesabatı tamdır, çıkamıyor yokuşu
Kanı bir olsa bile, uyuşmuyor dokusu
İğnesi var batırır, göğsünde sinesi yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Öfke ile kalkanın, zararı hesaplanmaz
Kısa menzilli oklar, sanma kalbe saplanmaz
Bela ve musibetten, ders alır da uslanmaz
Kısır döngü içinde, nakarat var sesi yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Nerede hata yaptık, diye sormaz mı insan?
Eylemine sözüne, kafa yormaz mı insan? ;
Emir var ötelerden, duyup durmaz mı insan
Gururun son nefeste, su içecek tası yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Kundağımız beyazdı, kefenimiz ak olsun
Yorganımız topraktan, verimli ve pak olsun
Başlar sessizce yatar, dirilişte dik olsun
Vicdanı lekelinin, kalbinde ibresi yok
Ölüm nasihat amma, ölene faydası yok
Ali Rıza MALKOÇ 10/04/2011 Bursa
Eyer: Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne
Cânan: Gönülden sevilen, gönül verilmiş olan
Pabuç: Ayakkabı
Gönye: Açı ölçen cetvel
Kokarca: Etoburlardan, orta boyda, kendini korumak için düşmanına kötü kokulu sıvı fışkırtan, ince, uzun bir kürk hayvanı
Müktesebat: Edinilen, kazanılan bilgiler.
İbre: Ölçü aletlerindeki hareketli iğne
Ali Rıza Malkoç
Ali Rıza MALKOÇ Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Ali Rıza MALKOÇ Şiirleri:
Vasiyetname (3)
Ey oğul ! atandan, al öğütünü
Gördüğün dost bilme, dara düşmeden
Kimse kara bilmez, ayran –sütünü
Sırtım sağlam sanma, zora düşmeden
Virüs girmiş, muhabbettin bağına
Leke sürmüş, altın neslin çağına
Yorgun düştük, gönüller otağına
Her kayan yıldıza, fire düşmeden
Adamın da posası var hatırla
Anlatamam meramımı satırla
Variyeti ha kamyonla, ha tırla
Temkinli ol, özü nar’a düşmeden
Raf ömrü tükenmiş, kof kafalarla
Gübresi çok amma, bakımsız tarla
Günahını taşıyamaz katarla
Düzeltme hakkı ver, süre düşmeden
Masum masum gizli, akıyor seller
Yürek yaralıyor, bu necis haller
Tefekkürün önündeki engeller;
Kalkmalı, gönüller kor’a düşmeden
Kainat’ın aynası ve mayası
Gönlümüzün nuru, kalbin ziyası
İnsanlığın, ortaklaşa hülyası
Kabul görsün artık, yere düşmeden
Karlı dağlar, kar mı ağlar her zaman?
Güneş vurur, canlanır gök-yer-zaman
Tomurcuklar, yeşerirler bir zaman
Yeter ki sâfi kal, kire düşmeden
Ali Rıza MALKOÇ 20/11/2011 Samsun
Posa :Faydalı tarafı alınmış atık, tortu, çökelti
Meram: İstek, amaç, gaye, maksat
Variyet: Varlık, zenginlik.
Katar : Tren
Fire : eksik, noksan, Bir iş yapılırken çıkan artık parça
Necis : Pis, kirli, temiz olmayan
Hülya: tatlı düş, hayal
Ali Rıza MALKOÇ
Hüzünlü Bahçeye
Hüzün kokar, ağıt yakar türkümüz
Hep ileri, hep ileri çarkımız
Hissedene, budur işte farkımız
Ömür tükense de yaban ellerde
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Kırık kırık ümitleri toplayıp
Gâh düz yolda, gâh hendekler atlayıp
Gam izharı, literatürde ayıp
Susuz gezsen bile garip çöllerde
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Aşk, muhabbet gizli O'nun adında
Kelimeler, bir ziyafet tadında
Toprağın meyvesi, gizli odunda
Özlemin aşısı, esen yellerde
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Tırmanma şeridi, bizim çilemiz
Umut armağanı dolu filemiz
Bu kervan içinde var silsilemiz
Yangının izini, ara küllerde
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Ahiret azığı; dua, yalvarış
Yaşamak bir sanat, bitmeyen yarış
Yaşatma sevdası, ne güzel varış
Bir tebessüm, bir neşe var hallerde
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Hüzünlü bahçeye, gönüllü girdik
Gönül iki büklüm, başımız dim dik
Fikir atlasını, meydana serdik
Kalmasın takılıp, kimse yollarda
Yeşeren ümitler, beste dillerde
Ali Rıza Malkoç Bursa 22/04/2010
Ali Rıza MALKOÇ
Ortak Akıl
Bir metreye, beş kılavuz düşüyor
Ortak akıl ile koşamıyoruz
Sandal sağlam ama çoktur kürekçi
İncecik dereyi aşamıyoruz
Riya astar olmuş, yüzsüzlük mastar
Nedense beklenir, dünyalık poster
Düz yolda şaşırdık, Mevlam yol göster
Sanki bu Küre'de yaşamıyoruz
Sırıtıyor, göze girme sevdası
Fikren yalınayak, yok ayran tası
Bestelenmiş sanki, nefsin havası
Gürleyip gürleyip, esemiyoruz
Çok seslilik, çok başlılık olunca
Beyinlere, "baş" davası dolunca
Öküz öldü, ortak bulamayınca
Toprağı, tarlayı eşemiyoruz
Çoğunluğun iradesi nerede?
Kurbanlık koyunlar bekler sırada
Beslenmiş gibiyiz, kuytu serada
Güneş gölgelendi, pişemiyoruz
Havuza karışan su ayrılamaz
Bağımsız renk, gökkuşağı olamaz
Ortak akıllılar, yolda kalamaz
Neden ayrılığı boşamıyoruz?
Ortak akıl, aynı ırmağa akan
Çoğunluk güzeldir, bir yöne bakan
Haykıralım artık, bitsin hafakan
Susuzluktan öldük, susamıyoruz
Dereden denize, taşamıyoruz...
Ali Rıza Malkoç 01/05/2010 Bursa
Hafakan: Sıkıntı, çarpıntı, üzüntü
Kuytu : Issız, sessiz ve göze çarpmayan,tenha yer
Ali Rıza MALKOÇ
Ölmeden Önce Şiiri