Sen Köylüm
Sabah şafak sökmeden, müezzinle uyanan
Milletin efendisi, kalacaksın sen köylüm.
Feryat figan etmeden, bastonuna dayanan
Derdi olana derman, olacaksın sen köylüm.
Konu komşu herkese, Allah selamı veren
Varı yoğu ne varsa, garibanlara seren
Dua ve niyaz ile Yaradanına eren
Cenazende helallik, alacaksın sen köylüm
Tan ağarır ağarmaz, nasibi için koşan
Darı dolu heybeyle, dere tepe düz aşan
Toprağını ekince huzurla dolup taşan
Sırât-ı Müstakîm'e, geleceksin sen köylüm
Çam kokulu çırayla, ocağı tutuşturan
Mis kokan tandır ile ayranı katıştıran
Meleyen kuzuları anaya kavuşturan
Yufka yürekli bir kul, bulamazsın sen köylüm
Ormanını yakanı, kor ateş olup yakan
Vatanını satanı, alnından vurup çakan
Fukarayı ezeni, dipsiz kuyuya sokan
Sarıoğlan kulunla, öleceksin sen köylüm.
Sarıoğlan
22 Şubat 2022 Muş
Şenol KARA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Dilimiz Olmadan
Ben, sizin "DİLİNİZİM"
Benim sayemde duygularınızı aktarır,
Düşüncelerinizi bana yansıtırsınız.
Ben ki sizin ses dünyanızım.
Zekanız keskinse...
Ruhunuz ve duygunuz derinse...
O bende, benim gizli dünyamda saklı kalır.
Ben, sizin "DİLİNİZİM"
Sizin diğer milletlerden farkınızım.
Milli benlik denince, akla ilk ben gelirim.
Milli duygu ve düşüncede, her daim en öndeyim.
Milleti oluşturan fertleri;
Önce birbirine yaklaştırır...
Sonrasında esaretten kurtarırım.
Ana..Baba.. bacı..gardaş...
Aynı dili konuşturur, birbirine bağlarım.
Unutma Türkiyem...
Unutma...Unutturma...
Kültür değerlerimiz benimle ifadesini bulur.
Kendimize özgü dilimiz olmadan
Ne edebiyatımız...Ne edebiyatçımız...
Ne sanatımız...Ne de sanatçımız iflah olur..
Ben yoksam; ahlaksız, ananesiz...
Bir toplum olursunuz.
Ben yoksam; hatırasız, kalpsiz...
Yok olursunuz.
Sorarım size!
Zihinden yoksun bir millet
Yaşayabilir mi?
Sorarım size!
Dilsiz bir millet
Varlığını sürdürebilir mi...
Genç Kaleminiz Şenol KARA
EYLÜL 26...Pazar...2021
Şenol KARA
Yek Vücut Olalım
"Hey gidi günler!" demek geliyor içimden...
Her gün...her saat...her dakika...
Eski günlere her daim dönmek istiyorum...
Her yıl...her ay...her mevsim...
Kundaktaki ağlayan bebek gibi
Masum ve tertemiz olmak istiyorum.
Her hafta... her Pazar...her Cuma...
Şimdi her yer....herkes bir başka...
Selam versem, dinimi sorgulayan çok.
Günaydın desem, mevkimi sorgulayan çok.
Elini öpsem, hatırını sorsam, yüzüne gülsem.
"Bir menfaati mi var!" diye sağa sola bakınan çok.
Ne hale geldik?
Biz kimiz, kimlerdeniz?
Acaba yaşıyor muyuz?
Yoksa meçhule giden bir filmin içerisinde...
Beyhude bir figüran, filmin taaa... kendisi miyiz?
Çocuklarımıza Z kuşağı dediler.
Gençlerimizi postmodern anlayışa bürüdüler.
Biz orta yaş grubu oldu iş kolik, adeta robot.
Ev ile iş arasında gidip gelen kısa bir anekdot.
Elli yaş ve üzeri sağlığının derdine düştü.
Emeklilik ve yaşam arasında sıkışıp büzüştü.
Batıdan ne kötüyse onu aldık, her daim uyguladık.
Batı çoktaaan bıraktı...biz maalesef bırakamadık.
Çocuklarımıza yapmayın! etmeyin! dedik.
Biz söyledik....Biz dinledik....
Milli Bayram... Milli günler mazide kaldı.
O güzelim coşkulu provaların yerini!!!
Sınıfta yapılan sade, ruhsuz etkinlikler aldı.
On dokuz Mayıs denince stadlar coşup taşardı.
Polisimiz, Askerimiz marşlar eşliğinde
Dimdik ve kararlı tören alanından geçiş yapardı.
Tüm Vatanseverleri.. tüm Yurttaşlarımızı...
Derin bir duygu seline sokar...bizleri Selamlardı.
Tarihte ki kahramanlıkların yek amacı;
Bizlere bu ülkeyi kazandırmak...
Dönemsel farkındalığı rafa kaldırıp
Günümüz tarihi ile geçmişimizi...
Birbirine sımsıkı kenetleyip bağlamak.
Nasıl ki Malazgirt varsa...Çanakkale'de var.
Nasıl ki Otlukbeli varsa... Sakarya'da var...
Nasıl ki Fatih Sultan Mehmet varsa...
Mustafa Kemal Atatürk'de var.
Nasıl ki Kanuni Sultan varsa...
Kazım Karabekir'de var.
Osmanlı da biziz. Selçuklu da...
Karamanoğlu da biziz...Kuvâ-yi Milliye de...
Yek vücut olalım...Türk'üz! deyip yol alalım..
Bırakalım artık! üzerimize oynanan oyunları.
Bırakalım artık! menfaati uğruna vatanı satanları.
Sultan Mehmet'in dediği gibi;
"Biz toprakları değil, gönülleri fethediyoruz."
Sözünü; tevazu ve hoşgörü de düstur edinelim..
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi;
"Uyuyan Milletler ya ölür, ya da köle olarak uyanır...!"
Sözünü de Bağımsızlığımızın yegâne anahtarı belleyelim.
Genç Kaleminiz Şenol KARA
10 Ekim 2021...Pazar..
Şenol KARA
Afyon Mahşer Meydanı
Yok edilmek istenen, halkı millet yaptık biz
Büyük Taarruzuz biz, korku bilmez ser gibi.
Savaş meydanlarında, Yaradana taptık biz
Yüzyıl geçip gitse de, zaferimiz zer gibi.
Milli ordumuz ile son darbeyi vurduk biz
Gizli plan yapana, hesabını sorduk biz
Beklenmedik bir anda, Ordugâhlar kurduk biz
Ağustos sabahında, gökten düştük nâr gibi.
Fevzi Paşamız ile dağları dar ettik biz
İsmet Paşamız ile kaçanlara yettik biz
Mustafa Kemal ile ensesinde bittik biz
Akşehir çepeçevre, hisardaki sur gibi.
Kocatepe’den baktık, önlerine indik biz
Yunan birliklerinin, sırtlarına bindik biz
Süngü hücum yaparak, yanlarına sindik biz
Afyon mahşer meydanı, ateş yakan kor gibi.
Eylül ayı gelince, kendimizden geçtik biz
Dumlupınar yönüne, top tüfekle göçtük biz
Akdeniz’i almaya, söz verip ant içtik biz
Ölümsüz Şahmeranız, iki başlı mâr gibi.
Vatan namus uğruna, cana canlar katarız
Kanla yunmuş Afyon’a, şehit olur yatarız
Türke kafa tutanı, boran olur yutarız
Sarıoğlanlar bitmez, her nefer bir Mîr gibi.
SARIOĞLAN
İNDEKS:
Ser: Baş,kafa.
Zer: Altın.
Nâr: Cehennem ateşi.
Mâr: Eski dilde yılan.
Mîr: Baş, komutan, amir.
Şenol KARA