Yakamozu Besleyen Gözyaşı
Belkemiğinde büyüdü Çınar!
Çınara tebessüm yağdıran bahar akşamları toplanmıştı rüyama
İrkildim, yutkundum ve ağladım geçen zamana
Gökyüzüne doğru kalkan tozlar için değil,
Hayal süpürgesinde geri adım atamadığım için
Her temizlik sayfası bana bu cümleyi yazdırmamıştı
Mezar taşımın cumbasında seyahat etmeyeli
Tefekkür bir güvercin kanadı ve taşıdığı helecan iksiri
Kapanmadı gözler bin bir renge girerken
Bir bekçi geldi ayak ucuma
Topraktaki gözyaşlarımı siliyordu hızlıca
İyiliğin anahtarını düşürdü sandım, kızmadım gençliğime!
Akan her damla bana gurbet hatırası
Sırtımdaki labirent adımlı delikanlı ise cabası
Bir şakayık gördüm kaf dağı penceresinde
Dertli maşukun dilinden anlayan bir beşik ile
Mezar yolculuğu aynı yol üzerindeydi..
Çünkü sonsuzluğa gidenlerin ayak izleri vardı orada
Bir kutlu el kainatın özüne kulak kesilmişti
İplik vardı nurlu ellerinde
Meşaleler altın sıcaklığına batırılmışçasına süzüyordu onu
Potada eritilen benlik, bir soru sormuştu aşk meclisine
Aşk, taştığında dile gelir!
Yanmayan yakamazdı sicim olmuş gözlerin aşkını
Aşk’a engel olacaksa bir iplik
Mesafeler ilerlemez, şiraze dağılırdı
Kâinat cetvelinde bir darağacı uzaklığındaydı
Kalbi bağlayan ip, hayatı eritebilirdi
Bu ip, o eve de girmemeliydi!
Bir meczup kırmıştı artık asasını
İsyan kıvılcımları bal ülkesine misafir olurken
İhtiyar dünya fidye veriyordu genç aynalara
Korsan tavsiyelerin sarmaşık kurduğu göz istikbalinde
Bir sütun daha yıkılmıştı kalp atışıyla..
Gözyaşları, kainatı aşk ile sulamıştı.
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Parsellenmiş Yitik Hazineler
İlerliyorlar bir bataklığın adesesinde..
Sonsuzluk tadında yabancı minerallere peşkeş çeken şifa/lar
Sigorta ise çizilmemiş hayal çemberinde
Sulusepken kem gözlerin miyop rahatsızlığı ise bir davetiye
Üç adım sonra yürümeye başlanıyor barikat topluluğuna…
Sulh mutfağından yükselen dumanlar iştah kapatıyor
Kızılcık şerbetini teselli sayanlar
Bir papatyanın hayatını karartıyor
Baharı heceleyen peteklerin sinesine bohemlik yüklerken
İştah kapatılıyor, karınca kepenklerinin masum tıkırtısına inat
Üçkağıtçı iskeletler dikişsiz cüzdanlara partikül dolduruyorlar
Yakut apoletli bir yabancı basıyor gürültülü çamurlara
Akvaryumdan çıkamayan bir damla sıkleti eziyor gurbeti
Gurbet ki aşk ile ateşte pişirilmiş toprak helezonu
Semaya yükselen bir çift elin gözüyaşlı destanı
Gurbet ki, ezilen cömert yüreğin hazin cümleleri
Kristal yastıklar bir mide düşüncesinden kaçamadılar
Mide.. çatal bahanesiyle aşk süvarisini yere serdi..!
Küheylan durdu ve duyumölçer paramparça oldu,
Bir düalizm yaşadı yorgun beyin ile paslı kalp
Kırlangıç fırtınası deldi aşk tulumunu
Kapanan yaşlı gözlerde bitmeyen teselli:
Batan güneş kamçı yemiş yıldızlardan,
Ve az ötede başka başka kayan yıldızlar!
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR
Kozadaki Zebercet Rüya
Bir tılsım ile yolcu ağırlamıştı ihtiyar dünya
Toprak yine filizlenmişti kapanan kitaplara inat,
Akvaryumdaki balıklar duygusallığında ilerlemeyen metanet
Ne sunabilecekti bu koordinatlı insanlığa?
Ey insanlık! Elma kurdunun bile nasibi seni kıskandırırken
Terlemeyen alınların kapital hülyasıydı derdi artıran
Gözyaşları çömelmişti yıkık dökük cumbalar altında
Sünepe kaldırımlarda hissiz bir akşam daha beklemedeydi
Hayatın gerdanlığı bir fikir sunmayacaksa
Kapatmalıydı perdesini, geceden önce gelen gündüze!
Birisi..evet sadece birisi doğrulmuştu toprak üzerinde
“Ölmeden önce ölen” hamlesiyle ileriye atılmış
Sonsuzluğa kanat hediyesini o hazırlamıştı
Gözü utandıran bu rüyada makyaj aramıyordu kalemler
Mıknatıs yardım etmişti özgürlüğe
Alevlerin sönmediği bu ilham okyanusunda
Kalpte parlayan kıvılcımların cesaretiyle uyanmıştı
Hayat uyanmış, gözler gerçek rüyaya doymuştu.
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR
Adı Unutulmuş Kristal Ruhlar
Zinde emellerle yol alabilenler tanıyabilmişti endam aynasını
Okyanus damlaları olanlar bakıyordu aynaya
Devşirme sevdaların ilmik edilmiş görüntüsü değil
Sade ve öze ait samimiyet çerçevesiydi dile gelen
Anlaşılamamak ise onların yuvasındaki kanat sesleri..
Bir yusufçuk ızdırabıyla gerilimin adı
Ölülerin kalabalık merasimde resepsiyon ayırmasının tadı
Bir sofra kurulmuşsa oturmaktır sonsuza giden kaldırıma
Mancınık alevleriyle yükselmez bu ideal
Nefsin intihar etmesini beklemek ise beyhude bir ritüel
Gagasında pençe taşıyan intikam süvarileri de kanat çırparlar
Anlaşılamamak ise onların zümrüt yuvasındaki kanat sesleri.
Direnç bakışlarında hayat yoğrulur
Başak gibi eğilip yeniden doğrulmadır zafer
Beka mıknatısı çağrılmadan çeker onları
Kalp haritasındadır bu yolculuk, yolcudan ötürü…
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇOPUR