Eğitim Sitesi

Yanık Çoban Şiiri

Yanık Çoban

Geçen yıl bu zaman, yani baharda

Çoban olmuştu, köyün davarına.

İlk kuzuyu bu köyde verdi kurda

Sevda ateşi düşünce bağrına.



Sevdalandığı, ağanın kızıydı

Taze, fidan boylu, saçlar topukta

Kız da, kızdı ha! Zühre yıldızıydı

Yaktı garip çobanı bir bakışta.



Ağa kızı sevmek senin neyine

Boşver çoban gel avutma kendini

O kızını verir beyin birine

Yakar ateş inan yandırır seni.



Vazgeçmedi çoban içinden yandı

Karşılık gelmedi ağa kızından

Kızı karşı köyden bir bey aldı

Türküler yakıldı çoban ağzından.



O günden sonra çok ses yankılandı

Dağların yücelen doruklarında

Kayalıklarda göz yaşı yıkandı

Pınarın kaynayan oluklarında.



Sesi duyup ağladı tüm koyunlar

Nağmeyi dinleyen döndü şaşkına

Dağlar, taşlar, sessiz duran yosunlar

Şahit oldular çobanın aşkına.



Yolunuz geçerse bir gün o köyden

Çoban aşkına türküler söyleyin

Bir an sıyrılın dünyadan, her şeyden

Yanık sese kulak verin, dinleyin.



Kamış kavaldan dökülen nağmeler,

Yanan bir yüreğin habercisidir.

Aşkın masumiyetini besteler,

Duyulan yanık çobanın sesidir.

Ahmet ALPTEKİN Şiirleri

  

emir gerçekten güzel bir şiir harika olmuş. tebrikler

ahmet dumrul çok sevdim

Tarık ORKAN Yapılan hiç bir iş benim nazarımda kötü değildir; Şiir subjektif bir hadisedir...Söylenemeyeni dilre getirir..Başarılar..

Yazılan son 3 yorum gösteriliyor.

İçerikle ilgili 3 yorum yazılmış.

Benzer Ahmet ALPTEKİN Şiirleri:

Sarhoş

Bir sarhoş gördüm

Kaldırım kenarında

Sereserpe uzanmış

Kimin umurunda!



Şişesi kendisinden

Üç adım ileride

Sadece ruhu değil

Çürümüş bedeni de.



Gören bakıp geçiyor

Hiçbir şey yokmuş gibi

Onun gözü hala şişede

Yanıyor gözleri şişe gibi.



Uzanıp aldı şişeyi

Yaladı... yaladı... yaladı.

Bakıp bakıp cemiyete

Ağız dolusu salladı.



Baştakilerden başladı

Nasibini almayan kalmadı

Daha da ileri gitti

İnancıma küfretti.



Duymaz olaydım keşke

Yaklaştım yanına

Tükürdüm suratına

K... herif! diye.



Az ötede bir karabaş

Bana sitemle baktı.

Hakarete uğramışçasına

Gözünden yaşlar aktı.

Ahmet ALPTEKİN

Ahlat Size Ağlıyor

Bugün böyle mahzun,

Garip durduğuma bakmayın,

Sitemim var size,

Küsüm de ondan gülmüyorum.

Hayattan vazgeçtim sanmayın,

Hergün yeniden.

Yeniden diriliyorum.



Ama içimde bir hüzün var.

Geçmişe ait özlemim.

Eski günlerimi hatırladım.

Onun için ağlıyorum.



Kardeşlerim Belh ve Buhara,

Selam göndermez oldular.

“Kubbet-ül İslâm”dık bir zamanlar.

Nur saçardık o çağda.

Üç kardeş gibiydik alemi İslâmda.

Bizi kimler, niçin ayırdılar?



İlk Türk mührü bana vurulmuştu.

Bizans’a giden yol benden sorulmuştu.

Açılan kapısıydım Anadolu’nun,

Erenler bağının, Yesevi Yurdunun,



Gelen göçleri ben karşıladım.

Ev sahipliği yaptım onlara,

Yavrum diye bastım bağrıma

Onları ben ağırladım.

Ahlatlı olsunlar,

Burda kalsınlar istedim.

Çoğu konup göçtüler,

Yuvadan uçan kuş misali,

Bir bir terk ettiler beni.



Kimi Halep te kimi Şam’da,

Musul’da, Kerkük’te yerleştiler,

Kayı Boyu, Söğüt’tedir dediler.

Ya beşiğini salladığım,

Ertuğrulum. Osmanım nerdeler?

Gözüm yollarda yıllardır bekledim,

Bekledim ama dönmediler.



Van Gölü kabardı, taştı,

Sel gibi akan gözyaşlarından

Ne zamandır haber beklerim

Haber beklerim kardaşlarımdan



Alparslan’ı görürüm bazen,

Beyaz bir at üstünde

Şu karşı tepeden,

Abdurrahman Gazi’den,

Beni selâmlar.

Beni selâmlar, Malazgirt’te yatanlar.



Mezar taşlarıma bir bakın,

Orhundaki kitabeler gibidir.

Kümbetlerim Anadolu’ya serpilmiş,

Ecdat kokan toprağım,

Türkiye’nin tapu senedidir.



Depremler yıktı, yangın kavurdu.

Hazan esti külüm savurdu

Hiçbiri zoruma gitmedi.

Asıl beni vefasızlık vurdu.



Bundandır size sitemim,

Bunun için küsüm.

Eski günlerimi hatırlıyorum,

Kendime değil, size ağlıyorum.

Tapusuna sahip çıkmayan bir ülkenin,

Geleceğinden korkuyorum.

Kendime değil,

Size, size ağlıyorum.

Ahmet ALPTEKİN

Bizim Elin Yazı Gelmiştir

Komşular toplanmış yaylaya çıkar,

Şimdi bizim elin yazı gelmiştir.

Ozanlar oturmuş türküler yakar,

Meclisler kurulmuş sazı gelmiştir.



Mor çiçekler açar Gelintaşı’nda,

Nane kekik kokar ayran aşında,

Sofralar kurulur pınar başında,

Ağızların tadı tuzu gelmiştir.



Oğlaklar oynaşır serin yaylada,

Düğün dernek vardır şimdi sılada,

Ekinler boy verir taşlı tarlada,

Koyunlar meleşir kuzu gelmiştir.



Irmaklar kabarır yatağın yıkar,

Avcılar bu mevsim dağlara çıkar,

Kınalı keklikler avcıdan bıkar,

Kaçar ak tavşanlar tazı gelmiştir.



Göçmen kuşlar şimdi geri dönmüşler,

Ağaç bulup, yuva yapıp örmüşler,

Geçen gün gidenler hepsi görmüşler,

Van Gölü’ nün turna ,kazı gelmiştir.



Dağlar lale sümbül nevruz bitirmiş,

Yavru ceylan anasını yitirmiş,

Postacı yarimden mektup getirmiş,

İçim yanar durur sızı gelmiştir.



Ahlat çağırır Süphan’ dan, Nemrut’ tan

El eylemiş çağırır bütün yurttan,

Müjdeli haberler var kuştan, kurttan,

Gurbet elden oğlu, kızı gelmiştir.

Ahmet ALPTEKİN

Yanık Çoban Şiiri