Güncel Osmanlı Türkçesi terimleri sözlüğümüzde Ak Alem terimi ile ilgili, kısa açıklayıcı bilgiler aşağıda gösterilmektedir. Ak Alem nedir? Ak Alem ne demek? Ak Alem hakkında kısa bilgi gibi içerik arayışınıza cevap olabilecek kısa bilgiler sayfamızda yer almaktadır.
Ak Alem Terimi Hakkında Bilgiler
Osmanlı Türkçesi Terimi Olarak Ak Alem:
Osmanlılarda saltana sancağına verilen isimdi. Buna, elviye-i sultanî veya alemha-i Osmanî de denirdi. İ. H. Uzunçarşılı bu ak alem işin şunları söylemektedir: "Ananeye ve bazı tarihlerle, Feridun Bey Münşeatı'na göre, Selçuk Hükümdarı bu ak sancak'ı Gazi Osman'a beylik alameti olarak göndermişti. Bu açıklama bir kaynağa dayanmadığından, bunun Selçuk Hükümdarı tarafından gönderilmiş olması şüphelidir. Yalnız ak sancak'ın Osmanlılarda saltanat sancağı olduğu muhakkaktır."
Tarih Terimi Olarak Ak Alem:
Saltanat sancağına verilen ad.
Benzer Osmanlı Türkçesi Terimleri
Akarat-ı Mevkuf: Gerek aynî (yani eşya, arazi vb. mallar) gerek nakdî yollarla elde edilen paranın ve tasarrufunun, hayır işlerine sarf edilmek üzere bir vakfa bağışlanması için kullanılan genel tabirdi.
Akça Farkı: Sarraflık yapanların, muhtelif devletlerin paralarını veya bir devletin iki çeşit parasını bir diğeriyle değiştirmesi neticesinde ortaya çıkan farka verilen isimdi.
Akça Tahtası: Sarrafların, idari kalemlerin kisedarların ve resmi dairelerdeki veznedarların para saymak için kullandıkları tahtanın adıydı. Tahtanın ucu hariç, kenarlı düzdü. Uca doğru daralan oluk haline gelmekteydi. Sayılan paralar bu oluğa atılırdı. Bazı akça tahtalarında sayılmayan paralar için de bir kısım bulunmaktaydı.
Ak Deri: Eskiden kâğıt yerine kullanılan ve üzerine yazı yazılan derilere verilen isimdi. Koyun ve keçi derileri kurutulduktan sonra, ponza taşı ile düzleştirilip pürüzleri alınarak imal edilen bir deriydi. Papirüsten daha dayanıklı olduğu için daha elverişliydi. Uzun süre kalması istenilen kitaplar bu deriler üzerine yazılırdı. Ak deri, minyatür yapımında ve kitap ciltlemede de kullanılmaktaydı.
Akın: Keşif, tahrip veya yağma maksadıyla ecnebi memleketlerine yapılan askeri harekât hakkında kullanılırdı. Düşman memleketine yapılan bir akının "akın" ismini alabilmesi için, onun mutlaka akıncı beyinin idaresi altında olması lazımdı. Eğer akıncı beyi bizzat akına gitmez ve gönderdiği kuvvet yüz kişiden fazla olursa, bu yapılan akına "haramilik" denirdi. Giden kuvvet yüz kişiden az ise "çete" ismi verilirdi.
Akın, haramilik, çete ve buna benzer şekillerde elde edilen ganimet malı ile esirlerden "pençik resmi" adıyla bir vergi alınırdı. Bu vergi, ya beş esirde bir esir ya da onun bedelinin 1/5 i olan 25 akça idi. Vergi veya esiri hükümet adına almak için akıncı beylerinin yanında ilk zamanlarda "akıncı kadısı", sonraları ise "pençikbaşı" denilen tahsil memurları bulunurdu. Esir edilen çocukların 10 ile 17 yaş arasındakiler tercih edilerek alınırdı. Bu esirler arasından saraya girenlere ilk başta "pençikli" denirdi.
Pençikbaşı, hükümet hesabına alınan esirlerin bir defterini yaparak akıncı beyi ile birlikte mühürleyip bunları hükümet merkezine gönderirdi. Esirlerin, Hıristiyan isimleri, babaları, eşkalleri ve Müslüman adları deftere yazılırdı.
Osmanlıların, H. 11. asır, M. 17. asır sonuna kadar, hiçbir hükümetle hududu tam manasıyla tayin edilmemiş ve sınırlandırılmamış olduğundan, serhadlerde bulunan "eyalet askeri" ve "serhad kulu" denilen süvariler, sulh zamanlarında bile fırsat buldukça civar memleketlerin arazisine tecavüz ederek, rastladıkları köyleri, şehirleri yağma ederlerdi. Keşif eyleminde de bulunurlardı. Yalnız, Osmanlı akınlarının açık özelliklerinden birisi de, akından sonra akına uğrayan yerlerin mutlaka istilası ve fethedilmesi sonuçlanmasıydı.
Osmanlılar, düşman arazisine yaptıkları bu bilinçli akın hareketleriyle, o bölgenin durumunu iyice öğrenip tespit ettikten sonra, son akınlarla buraya yerleşme siyasetini iyi bir şekilde yürütmüşlerdi.
O zamanlar, Avrupa hükümetlerinin serhad reisleri de Osmanlı arazisine akınlar yaparlardı. Sulh zamanı meydana gelen bu gibi tecavüzler antlaşmalara aykırı sayılmazdı.
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Online Osmanlı Türkçesi Terimleri Sözlüğü