Onun Sevgisi....
__Ona MSN de irticalen dedim ki! _
Yıllar oldu sen gideli bilirsen
Yediğimiz aşımıza zam düştü.
Çiçeğimdin, umudumdun, arzum sen
Bina çöktü, başımıza dam düştü.
Ne sevmenin, ne sohbetin tadı var
Ne Ali’nin, ne Zülfikar adı var
Şimdi yâdımızda Deli Dudu var
Yollarımız Halep gibi, Şam düştü.
İster “oh” de, ister anla halimi
Bu ayrılık büker oldu belimi
Kapadım ağzımı, kıstım dilimi
Arsız gönül kurşunlara ram düştü.
Maviye meylettim, sarıya küstü
Mora gönül koydum, aka gün kesti
Duygularım bu kez zamansız esti
Deli poyraz kavuruyor sam düştü.
Kötü ne olacak iyilik baygın.
Artık sokaktaki kediler saygın.
Kapkaç dedikleri değilmiş soygun.
Sevgiye, saygıya buzlu cam düştü.
Melül, mahzun bakmak iyilik ise.
Neden sakalını kazıtır köse?
Böyle “iyi günler” sade desise.
Sen gideli gönlümüze gam düştü.
Artık azca düşüyorum hataya
Çünkü halim yazmıyorum siteye
Yavaş yavaş gidiyoruz öteye
Akıl, fikir, izan, idrak tam düştü.
Zülfikar Yapar Kaleli
Zülfikar Yapar KALELİ Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Reşadiye?de
---------------Karadağlı Dursun Elmas’a--
Memleket sevgili tutkudan öte.
Bülbüller ötüyor Reşadiye’de
Doyumsuz hamaset katmışlar süte
Hasretim tütüyor Reşadiye’de
Senden ayrılalı yüzüm gülmedi
Kör talihe kılıç çaldım ölmedi
Sitemim var Ankara’ya bilmedi
Bir nesil bitiyor Reşadiye’de
Bunca kahır, bunca çile başımda
Ayağım kapanda hile başımda
Baş olmaktan uzak bile başımda
Bir bu dert yetiyor Reşadiye’de.
Bacamız var tandır yanıp tütmüyor
Horozumuz tavuk olmuş ötmüyor
Artık anlamaya gücüm yetmiyor
Dost hüzün satıyor Reşadiye’de
Ah İstanbul yetim yurdu, arpalık
Bakıyoruz işte hep alık alık
Bugünler hüzünlü, yarın bulanık
Sevdiğim yatıyor Reşadiye’de
Ey! güneşin oğlu, ayın torunu
Zamana ok atan bayın torunu
Şu uykucu asrın sayın torunu
Güneşler batıyor Reşadiye’de
Zülfikar Yapar Kaleli
Zülfikar Yapar KALELİ
Esen Gözlerin
Gözüne bakınca göz, tereddütte özünü
Görünce unutamaz hakkı gören gözünü
Çünkü gözler gözlere yüreğini anlatır
Çünkü gözlerde haslet gönülleri inletir.
Her seher yeli gibi gözlerinden her esen
Serinletir, ısıtır olsa bahara küsen
Sözlerin esen yelle hayallere uçurur
Gözlerin gözden alır gözden öte kaçırır
Yüreklere esmez mi gözlerinden esen yel
Bu gece çok mutsuzum, bu gece mahzunum bil.
Gönlüme esen sendin gözündeki sürurla
Hayaline sarıldım, seni öptüm gururla.
Başı bağlı, gök gözlü, etekleri kıvırcık
Katardan ayrı düşmüş kanadı kan sığırcık
Eteğinde yıldızlar hep dökersin ay güzel
Mümeyyiz gözlerine gök çekersin ay güzel
Kapıları sımsıkı kapatmışsın yüzüme
Azıcık kıymet olsun vermiyorsun sözüme
Hayal imiş meğerse gerçek gibi gördüğüm
Duygularım, hislerim, hayallerim kördüğüm.
Bir nadide kırmızı gül yolladım esene
Muhannet gözlerinde şimşek çaktı bu sene
Niyetin halis değil ve niyetin pak değil
Bu niyetle sevgili hakka varmak hak değil
Akıl ki kaybolunca mizan fizana gider
Fikir yarda sendeler, can bedende tın eder
Zülfikar Yapar Kaleli
Zülfikar Yapar KALELİ
Hikâye İmiş
Elin cenaplığı tamam da beyim
Sırrın yamanlığı hikâye imiş
Şehir ki mezarlık, virane köyüm
Varın harmanlığı hikâye imiş.
Oğlunun şerrinden eminse ana
Boşuna değildir kurduğu bina
Yönümüz onadır, gidiş de ona
Sisin dumanlığı hikâye imiş
Gerisini dersem zoruna gider
Seni utandırır arına gider
Susayan sülükler kuruna gider
Kaşın kemanlığı hikâye imiş
Aldığın nasihat, duyduğun yazık
Yeter kendine gel, yediğin kazık
Devlet kütüğünde sicilin bozuk.
Sözün kirmanlığı hikâye imiş
Umudu yitirmiş gözleri mıhta
Akşamlar feryatta, geceler ah ta
Yavru kan içinde, baba çarmıhta
Aşkın fermanlığı hikâye imiş
Orda sazın asıp asma dalına
Orda can veriyor elif yoluna
Gurbeti yeğledin Emrah kuluna
Aşkın samanlığı hikâye imiş
Çobanoğlu’yla Kars toplarken parsa
Erzurum’da yok mu mezarlık arsa?
Toruni İstanbul, Reyhanî Bursa
İşin Narman’lığı hikâye imiş
Tanrı dağlarından inmişsin düze
Hoyrat bakışlarda gelmişsin göze
Sevda ki ne sevda olmuşsun bize
Derde dermanlığı hikâye imiş.
Cenap: Onur
Kirman: Kale, hisar
Ferman: Buyruk
Keman: İnce, düzgün kaş
Narman: Erzurum’un bir ilçesi
Zülfikar Yapar Kaleli
Zülfikar Yapar KALELİ