Çoklukla gerçek anlamlarının dışında bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözler. En az iki sözcükle kurulur. Kısa ve özlü anlatım aracıdır. Teşbih, istiare, mecaz ve kinaye unsurlarıyla bir olayı tanımlar ya da ifade eder. "Ağır başlı", "Dostlar alışverişte görsün" gibi.
Türk halk edebiyatında hece vezniyle söylenen şiirler. Türkü, destan, koçaklama, güzelleme, taşlama, nefes, koşma, tekerleme türlerinin hepsine deyiş adı verilir. "Deme" sözcüğü de kullanılır."Deme" daha çok Alevî şairlerin tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiirlerine kendilerince verilen ad.
Halk edebiyatında âşıkların karşılıklı şiir söylemesi. Atışma da denir. En az iki âşık kendi kendilerine ya da bilirkişiler ve dinleyiciler karşısında belli kurallar çerçevesinde şiir yarışı yaparlar. Birbirlerini denerler, ustalıklarıyla öne çıkmaya çalışırlar. Deyişme şu sırayla yapılır:
Merhabalaşma, giriş bölümüdür. Âşıklar, birbirlerini ve dinleyicileri "Hoşgeldiniz", "Sefa geldiniz", "Merhaba" gibi sözcüklerle rediflerine bağlanan kafiyelerle dörtlükler kurarak selamlar.
İkinci bölümde âşıklar kendi ustalarının şiirlerinden örnekler söyler.
Tekerleme bölümü denilen üçüncü bölüm asıl deyişme bölümüdür. Ev sahibi ya da yaşlı bir kişi düz ya da geniş ayakla deyişmeyi açar. Âşıklar konu ve bend sınırlaması olmaksızın verilen oyun üzerinden deyişmeye başlar. Âşıklar asıl ustalıklarını ve sanatçılıklarını burada göstermeye çalışır. İlk ayak bitince diğer âşık yeni bir ayak açar. Deyişme sürdükçe ayaklar darayak halini alır. Deyişme karşılıklı soru-yanıt şekline döner. Âşıklar böylece birbirlerinin bilgi ve sanatlarını ölçer. Bir şekilde karşısındakini söz söylemez haline getiren âşık deyişmeyi kazanır.
Söz söyleyememe durumuna "lebdeğmez" denir. Deyişmenin sonunda da âşıklar birbirlerini rahatlatmak, gönül almak için karşılıklı koşmalar söyler. Birbirlerini överek hoşgörü örneğiyle deyişmeyi bitirirler. Örneğin âşık Şenlik ile âşık Feryadî'nin deyişmesi:
Şenlik:
Şöhretin vezir payında
Rütbesiyle şana layık
Oturuşun o duruşun
Hem sultana hana layık
Feryadî:
Sefa geldin gözüm üzre
Olsam mihmana layık
Şeyhülislam, sadrazam
Doğru Al'Osman'a layık
Şenlik:
Seninle oldum taaşşuk
Gözlerime geldi ışık
Duymadım sen kime aşık
Dillerin Kur'an'a layık
Feryadî:
Bu düşkün gönlüm açarsın
Selim Sırat'ı geçersin
Kevser ırmaktan içersin
Olasan cihana layık
Şenlik:
Kul şenliği eder hürmet
Rikabın kıldım ziyaret
Sana nasip olsun cennet
Huriye gılmana layık
Feryadî:
Sefil Feryadî göresen
Meram maksûda eresen
Sancak altında durusan
Habîb-i Rahman'a layık
Sanat ve edebiyat ürünlerinde iç gerçeğin ve iç yaşantının önemli olduğunu; bunu dışa yansıtmak gerektiğini savunan akım.
Açıklamalarıyla 793 Edebiyat Terimi
Çoklukla mensur, bazen de mazmun eserlerin başında yer alan ve eserin yazılış nedeni ile içeriğini açıklayan başlangıç kısmı. Önsöz, mukaddime, medhal, sözbaşı, başlarken, birkaç söz gibi sözcükler de dibâce karşılığıdır.
Amacı bir şey öğretmek olan eser.
1. Görünüşte şiirsel bir dokusu olan, ama gerçek amacı bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt vermek olan öğretici nitelikteki şiir.
2. Öğretici, bilgi verici şiir türü.
Yazarın yararlandığı kaynakları ve alıntıları metnin geçtiği yerlerde belirtmesi.
Divan edebiyatında şairlerin belli bir düzene göre şiirlerinin toplandıkları yapıt.
Konuları, konuları işleyiş biçimi ve dili yönünden Arap- Fars etkisi altında oluşmuş edebiyat ürünlerine verilen ad.
Klasik Türk edebiyatında yazılan şiirler.
İki kişinin karşılıklı konuşmasını tanımlayan Yunanca sözcük. Roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde kahramanların karşılıklı konuşmalarının olduğu gibi yazılmasını ifade eder. En çok dram türünde görülür ve üsluba canlılık katar. Devrik cümleler kullanmaya elverişlidir. Örneğin Eflatun'un diyalogları ünlüdür.
Bir bütün oluşturacak biçimde birbirine bağlı ögelerin bütünü, sistem.
Genellikle öğretici içerikli yapıtların ve kitapların sonuna koyulan kimi terimleri alfabetik bir düzenle veren ya da gösteren dizelge.
1. Ulusların yaşamını derinden etkileyen tarihî ve toplumsal olaylar ve doğal felaketlerin olağanüstü unsurlarla zenginleştirilerek ortak bir yaratı etrafında toplanmasıyla sözlü gelenekte oluşan, yaratıcısı belli olmayan destanlardır.
2. Adı belli bir yazarca işlenmemiş ancak çok eskiden derlenen destan.
19. yy sonu ve 20. yy başında etkili olmuştur. Edebiyatta gerçeklik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri ahlâksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir anlatımla ve tam bir bağımlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçeklikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı ahlâksal ve akılsal nitelikleriyle değil, fizyolojik özellikleriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar. Yazgılarını belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değildirler.
1- Tek kelimeyle belirtilebilecek bir kavramı güçlü ve etkin bir anlatım için birden fazla kelimeyle anlatma: Atatürk yerine büyük kurtarıcı veya Ankara yerine Türkiye'nin kalbi demek gibi.
2- Belli bir düşünce ya da duyguyu doğrudan doğruya anlatma yerine, onu farklı sözcüklerle anlatma biçimi.
Roman, öykü gibi edebiyat türlerinde olayların yazar tarafından anlatılması.
Söylenenlerin biçimsel değişikliğe uğratılmadan, sözün söylendiği biçimde aktarılması
Halk edebiyatımızda dört dizelik kıtalardan meydana gelen nazım şekillerinin genel adı.
Diğer Edebiyat Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Edebiyat Terimleri Sözlüğü