Mürid
1- Bir üstada bağlı olan çömez. Tilmiz. Öğrenci
2- Tasavvuf yoluna yeni girmiş, ama deneme ve sınav devresini geçirmiş, bütün varlığı ile şeyhine bağlanmış kişi.
Müsadere
1. Osmanlı Döneminde geliri ile mal varlığı ve harcamaları örtüşmeyen kişilerin mallarına el konulmasıdır.
2. Zor alım, el koyma.
Müsadere Sistemi Osmanlı İmparatorluğu'nda, ölen bir devlet memurunun ya da herhangi bir kimsenin ölümünde, idamında, hatta hayattayken mal varlığına devlet tarafından el konulması sistemidir. Bu kuraldan padişahlar da ayrı tutulmaz, ölen padişahın her şeyi yeni padişahın sayılırdı. İlgilinin geride bıraktığı yakınlarına da padişahın uygun göreceği bir şey bırakılırdı. Günümüz ceza hukukunda da, işlenen bir suç karşılığı olarak suçlunun mal varlığı üzerindeki mülkiyet hakkına son verilip bunun kamusal bir mülkiyete dönüştürülmesi biçiminde bir müsadere hükmü vardır. Müsadere "genel" (tüm mal varlığına yönelik) ve "özel" (mal varlığının bir bölümüne yönelik) olmak üzere iki biçiminde uygulanır. Örneğin Askerî Ceza Kanunu'nda yer alan ve düşman tarafına kaçan birinin mallarına el konulması hükmü bir genel müsaderedir.
Müsellem Osmanlı Devleti'nde, savaş zamanı yolu açmak, ordunun geçeceği yolları temizlemek, köprüleri tamir etmek gibi işlerle görevli kişilere verilen ad.
Müselles
1- Üçlü ittifak.
2- Üç bölümden oluşan.
Açıklamalarıyla 1889 Tarih Terimi
Müstahkem Belirtilmiş, tahkim edilmiş, sağlamlaştırılmış.
Müstevfî Selçuklularda, devletin yıllık gelirlerinin hesaplanması, vergilerin toplanması ve harcamalardan sorumlu kişi.
Mütareke (Ateşkes) Antlaşma yapılıncaya kadar çarpışan tarafların silahlarını susturmasıdır.
Mütesellim Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'tan önce, beylerbeylerinin ve sancak beylerinin bölgelerindeki sancak ve kazaları kendi adlarına yönetmekle görevlendirdiği kişilerdir.
Mütevelli Bir vakfın yönetimi kendisine verilmiş olan kimse. Vakıf yöneticisi.
Müverrih Tarih yazan, tarihçi. Çoğulu müverrihîn'dir. Ebced hesabıyla tarih düşürenler de bu adla anılmıştır.
Nadas Tarlayı zararlı otlardan temizlemek, verimini arttırmak amacıyla, sürüp dinlenmeye bırakmak.
Nafia Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri.
Nahiye Bucak. Köyden büyük, ilçeden küçük idarî birim.
Nâib-i Saltanat Anadolu Selçuklu Devleti'nde 6 divandan biridir. Bu divanda önemli devlet adamları ve devletin en güvenilir komutanları yer alırdır.
Naip Hükümdarla yönetilen bir ülkede, tahtta hükümdar olmadığı zamanlarda ya da hükümdarın çocuk olması durumunda, onun adına devleti yöneten kimsedir. Vekil.
Nakib-ül Eşraf Hz. Peygamber sülâlesinden olanların işlerine bakmakla görevli memur (Onların neseplerini, doğum ve ölümlerini kaydeder, âdi sanata girmelerine, fena hallere düşmelerine engel olur, haklarını korur, ganimetten paylarını dağıtırdı. En şerefli, en yüksek görevlerden biri sayılırdı)
Nakit Para, akçe.
Nakkaş Nakış ressamı, bezekçi, süslemeci, nakış yapan usta.
Nakşibendilik XIV. yüzyıl ortalarında Buharalı Şeyh Nakşibend tarafından kurulan, ibadette gizliliğe önem veren, tanrısal gerçeklere toplu zikir ve ibadetle ulaşılacağına inanan Sünni bir tarikattır.
Diğer Tarih Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Tarih Terimleri Sözlüğü