Arapça, seven demektir. Tasavvuf yolunu ve o yolda gidenleri seveni ifade eder. Tasavvuf yolunu seven, fakat o yola girmemiş kişiye muhib derler.
Arapça, karşılaşmak, biriyle karşı karşıya gelmek anlamındadır. Dervişler, zikir çekerken karşılıklı halka halinde otururlar. Bu şekilde karşılıklı oturmaları veya toplu halde şeyhin karşısında bulunmaları sebebiyle, zikr toplantısına mukabele denmiştir. Camide,
hafızın cemaati karşısına alıp Kur'an okumasına da mukabele denir.
Arapça gözetlemek, korumak, kontrol etmek demektir. Allah'ı kalp ile düşünmek.
Allah'ın, her zaman, her yerde hâzır ve nazır olup kendini görüp, işittiğini bilinç olarak yaşamak.
Arapça, parmaklar bitişik, eller düz ve açık olarak iki kişinin tokalaşması demektir. Musafaha sünnettir. Bu, bir tür selamlaşmadır. Mevleviler, iki kişi aynı anda birbirlerinin ellerini öpmek suretiyle musafaha yaparlardı.
Açıklamalarıyla 99 Tasavvufi-Tasavvuf Terimi
1. Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini Allah'a adamış kimse, herhangi bir tasavvuf yolunda mertebe katetmiş kişi.
2. Gafletten uzak olarak her an Hakk'ı zikreden, kalbini manevi kirlerden temizleyen ve Allah'tan başka her şeyi gönlünden çıkaran, ruhunu Hakk'kın zikriile süsleyen tasavvuf ehline mutasavvıf denir.
Bir konuda ayet ve hadislere dayanarak yargıya varan, karar veren din düşünürü.
Arapça, terbiye eden anlamındadır. Manevî tekâmül yolunu öğreten ve eğitimini yaptıran şeyhler veya mürşitlere, terbiye edici anlamında olmak üzere, mürebbi de denilir.
1. Arapça, isteyen demektir. Allah'a vuslatı arzu eden, bir başka deyişle, Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmak isteyen ve bu olgunluğun eğitimini verecek bir şeyhe (veya mürşide) bağlanan (öğrenci olarak kaydını yaptıran, talip olan) kişiye mürit (mürid) denir.
2. Tasavvuf yolunda bulunan, bir mürşide intisap ederek seyr-ü sülûk ilemanevi makamlarda yol almak suretiyle cemal mertebelerine ulaşmak yolunda iradeizhar eden demektir.
1. Doğru yolu gösteren, kılavuz.
2. Müritlerine tasavvufu öğreten, sırları ve gerçekleri gösteren tarikat şeyhi.
3. Arapça, doğru yolu gösteren, uyaran, irşad eden demektir. Gerçek mürşit Hz. Muhammed (sav)'dir. Diğer mürşitler, O'nun manevî mirasını elde etmeğe muvaffak olmuş kişilerdir.
4. Tasavvuf yolunda kendisinden önceki yetkili kişinin manevi izni ileinsanları irşat eden, doğru yolu gösterip yetiştiren ve kemale getiren yani olgunlaştırantasavvuf terbiyesine ehil kişiye mürşit denilir. Mürşidin olgunluğuna işaret eden birterim ise "mürşîd-i kâmil"dir.
Arapça, iyilikte bulunmak, insanlık anlamında bir kelime. Allah dostlarının lütuf ve ihsanlarına da, mürüvvet denir. Dostların kusurlarını görmemek, ibadetini az bulmak da, mürüvvet olarak kabul edilir.
Farsça, belden aşağı sarılarak giyilen havlu veya bezden yapılmış giysiye denir. Fütüvvet erbabının simgesi durumunda bulunan peştamal kuşanmak, çıraklıktan ustalığa yükselenlere uygulanan bir törenin adıdır. Bu törende ahî lideri, işinde ustalaşmış sanatkâra, peştamal kuşatır. Sonra, sanatının durumuna göre, kendisine terazi, makas, ustura gibi aletlerden birini verirdi. Tören, esnaf topluluğunun huzurunda yapılırdı.
Farsça, "pejvend"den bozma bir kelime olup, kadın tüccarlığı yapan, fuhuş pazarlamacıları için kullanılan bir tâbirdir. Bu münasebetle, özellikle, tasavvuf ehli yol göstericiler, rehberlik yapanlar için bu tâbir kullanılmıştır. Hattâ medih olmak üzere "koca pezevenk" tâbiri de kullanılır.
1. Farsça, ihtiyar, yaşlı kimselere pîr denir. Tasavvuf liderine de pîr adı verilmiştir. Bu kelime üstad, mütehassıs gibi anlamları da ihtiva eder: "O, bu işin pîridir" gibi. Büyük adamlar için kullanıldığı da olmuştur. Eskiden tarikat kurucusu şeyhlere de, pîr denirdi.
2. Yaptığı işin her ayrıntısına vakıf olan usta, üstat anlamına gelen bir terim olmakla beraber Tasavvuf literatüründe tarikat kurma salahiyeti olan evliyalara Hz. Pir denilmiştir. Pir Hak'tan aldığını, yaşadığı zamana uygun insanlara sunan anlamını da taşır. Bu sebeple Müçtehit ya da Mücedidin olarak da anılmışlardır. Zıtların ahengindeki uyumu sağlayan, herkese ve her kesime barış huzur, güven ve esenlik götüren, Allah'ın Rahmetine vesile olarak inanılmıştır. Çoğul olarak da Piran diye anılmışlardır.
Farsça, hayvan derisi demektir. Tüylü hayvanların, özellikle koç, kurt vs. gibi hayvanların derisi tuzlanıp kurutulur, bu şekilde post yapılırdı. Şeyhlik makamına post denirdi. Birtakım postlar da, makam temsil ederdi.
Rab'ba mensup, Allah adamı anlamına Arapça bir kelime. Velilere, Rabbânî de denir. Yani, bu manada Rabbânî, Allah dostu, Allah'ı bilen, tanıyan ve ona amelen, fikren yakın olan kimse demektir. İlim ve dinde derinleşmiş, ilmini hayatına geçirmeye muvaffak olmuş kimselere de, Rabbânî adı verilir.
Arapça, bağlayan, rapteden demektir. Tasavvufi olarak, müridin zihnî planda, tefekkür ve hayal gücünü kullanarak mürşidiyle "beraberlik" halinde olmasını ifade eder. Ruhî terbiye için, bu mânâ beraberliğine ihtiyaç olduğu kaydedilir.
Kuşun kanatlarını yayarak hareket ettirmesine Arapça'da refref denilmekle birlikte, aynı kelime efsanevî bir kuşun özel ismidir.
İlahi aşk şarabını sunan kişi, doğru yolu gösteren şeyh. İçki meclisinde kadehlerle içki dağıtan kişiye saki denir.
Arapça. Ezandan önce, özellikle Cum'a günleri, Hz. Muhammed (s)'i övmek maksadıyla okunan na'at. Bu bir Mevlevi tâbiridir. Mevleviler davet anlamında kullanırlar. Sebebi çağırana göre değişirdi. Somatçılık (Sofracılık) görevi yapan derviş (can) "sala" diye bağırırsa bu "yemek hazır, buyurun" anlamına gelirdi. Kandilci olan derviş "sala" diye bağırsa, bu, "camiye, namaza buyurun" demekti. Zikir töreninin icra edildiği mukabele günleri, dış meydancı her kapıyı vurur ve "mukabele olacak, tennurenizi giyin, hazır olun" manasında olmak üzere "Destur tennureye, sala yahu" diye bağırırdı. Sala, Mevlevî-hânenin ortasında yüksek bir sesle bağırılırdı.
Arapça, istikamet ve iyilik sahibi dürüst kimseye denir.
Diğer Tasavvufi-Tasavvuf Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Tasavvufi-Tasavvuf Terimleri Sözlüğü