Derviş Farsça. Fakir, dilenci, dünyadan yüz çeviren, kendini Allah'a veren kişi. Tarikat mensuplarının çoğu fakir olduğu için, bu isimle anıldığı ileri sürülür.
Din Din, akıl sâhiplerini kendi irâde ve istekleriyle dünya ve âhirette saâdet ve selâmete kavuşturan ilâhî kânundur.
Edep Her konuda haddini bilip, sınırı aşmamak, insanlara iyi muamelede bulunmaktır. Sünnet üzere yani Peygamberimizin buyurduğu ve davrandığı gibi hareket etmek, hatâya düşmekten sakınmak anlamına gelir. Terbiye ve güzel ahlaka da edep denir.
Evliya Arapça velî kelimesinin çoğulu olup dostlar anlamını ifade eder. Hayatını nefis mücadelesi ile geçirerek, şeriatı takva boyutundaki inceliğiyle yaşayan, Hz Peygamber (s)'e tam anlamıyla uyan kaya gibi sert olmaktan kaçıp, toprak gibi davranmayı hedef edinerek, diken yerine gül yetiştiren bahçıvan şeklinde aktiflik gösteren kişiye, evliya denir.
Evrad Arapça, virdler demektir. Her vakit dil ve ağızda dolaşan söz. Tarikatların pirleri veya onlardan sonra gelen şeyhler tarafından düzenlenen virdler, müridler tarafından belli bir zamanda belli bir sayıda, bireysel veya toplu olarak çekilir.
Açıklamalarıyla 99 Tasavvufi-Tasavvuf Terimi
Fakîr Arapça, mala ihtiyacı olan kişi demektir. Fakir, fena fillâh makamındadır. Kişinin kendinde gördüğü her şeyi, kendine değil, Allah'a ait ve Allah tarafından olduğunu bilmesi ve bu bilinci kuvvetle taşır hâle gelmesidir. Bu mertebeye "Fena Fillâh" denir.
Fazilet Arapça, olgunluk, erdemlilik, üstünlük gibi anlamları ihtiva eder. Fazilet insanın doğuştan getirdiği iyi yönlerinin, olgunlaştırılmış şekline denir.
Fenafillah (Fena Fi'llah) Arapça, Allah'ta fani olmak demektir. Kulun zât ve sıfatının, Allah'ın zât ve sıfatında fani olmasıdır. Dünya ilgilerini tam anlamıyla ortadan kaldırarak, Allah'a yönelmek demektir. "Ölmeden önce ölmek" anlamına gelir. Tasavvuf inancına göre, evrende gerçekte Allah'ın varlığından başka ebedi olan gerçek varlık yoktur, varlıklar onu gösteren birer aynadır. İnsan er ya da geç Allah'a geri dönecektir.
Fenafişşeyh (Fena Fi'ş-Şeyh) Arapça, şeyhte fâni olmak demektir. Müride göre şeyhi, gözü önünde görmekte olduğu en olgun Müslüman tipidir. Mürit onun bütün söz ve hareketlerini taklit edip kendini ona benzetmeye çalışarak, onun şeklinden hareketle, sahip olduğu manaya ulaşır. Nereye baksa hep onu görür, daima onun huzurunda bulunduğu hissiyle ahlakını düzeltip güzelleştirir.
Gevher Farsça, cevher demektir. Mânalar ve İlâhî sıfatlar.
Gına Din için Allah için zenginlik anlamlarına gelir. Sûfiler Allah'a muhtaç olma Allah ile zengin olmayı sağlar demişlerdir.
Goygoycu Muharrem ayının ilk günlerinde, toplu halde kapı kapı dolaşıp dilenenler için kullanılır, içlerinden biri ilâhi okur, okuduğu ilâhinin her mısrasının sonunda, diğerlerinin da "göy göy göy canım" demeleri sebebiyle, bunlara goygoycu denmiştir.
Hak Arapça'dır, gerçek anlamına gelir. Allah'ın güzel isimlerindendir (el-Hakk).
İhlâs Gösterişi bırakmak, taatta, ibadette samimi olmak manalarını ihtiva eden Arapça bir ifade. Kalbi, safasına keder veren şeyden kurtarmak. Tam bir doğrulukla kullukta bulunmak. Amellerinde, Allah'tan başkasından karşılık beklememek.
İman İman, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Allâhü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu; bildirdiği şeylerin tamamını kabul ve kalbi ile tasdik etmektir. İman, kalbin bu tasdikinden ibarettir. Fakat kişinin, hayatında ve ölümünde kendisine Müslüman muamelesi yapılması için kelime-i şehadeti kalbi ile tasdik edip dili ile söylemesi şarttır.
Kâbe Yeryüzünde Allah'a ibadet edilmek üzere inşa edilmiş olunan ilk mâ'bed. Vuslat makamı. Kalbin Hakk'a, sevgiliye, bembeyaz ihram giyerek, yani güzel huylarla süslenmiş olarak yönelmesi. Tasavvuf erbabına göre, iki türlü Ka'be söz konusudur: Birisi Hz. İbrahim'in taştan topraktan yaptığı, çok defalar yıkıldığı halde, tekrar tekrar tamir edilen ve yeniden yapılan maddî Ka'be. İkincisi de, Allah tarafından bina edilen insan gönlü, kalbi.
Masiva Allah dışındaki diğer tüm varlıklar.
Maşuk Arapça, sevgili demektir. Allah. O, her yönden sevilmeye lâyıktır.
Meydancı Dergâhtaki meydan hizmetlerine bakan, mukabele yapılacağı zaman şeyhin postunu semahanede yere seren, âyinden sonra kaldıran, yemek ve mukabele vaktini kuralına göre duyuracak dervişe sala vermesini emreden görevliye Meydancı veya Meydancı Dede, yardımcısına da "Meydancı Yamağı" denir. Mevlevî tekkelerinde "İç Meydancı" ve "Dış Meydancı" diye iki türlü meydancı olurdu, iç Meydancı mutfak işlerine, Dış Meydancı da mutfak dışındaki işlere bakardı.
Meyl Arapça, eğilim, meyletme demektir. Gayeden, temelden habersiz, elde olmadan (kendiliğinden) herşeyin aslına dönmesi. Her cins kendi cinsine meyleder.
Diğer Tasavvufi-Tasavvuf Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Tasavvufi-Tasavvuf Terimleri Sözlüğü