Şiraze örüldükten sonra, kitabın sırtına deri, bez veya kâğıt yapıştırmak.
Oymacılıkta oyulan kısma dişi oyma denir.
Kadife üzerine sırma ya da gilapdanla kabartma olarak yapılan iğne işi. İşlenecek desenler mukavva veya deri üzerine çizilir. Bunlar kesilerek gergef veya kasnağa gerilen kadife üzerine yerleştirilir. Gergef veya gilaptan bu kalıpları örtecek şekilde işlenir. Bindallı kadın elbiseleri ile birlikte bohçalar, keseler, örtüler dival işi olarak bu teknikle süslenir. Türk el işleri arasında divalin yeri büyüktür.
Şiir söyleyenlerin muhtelif şekillerde yazdıkları manzumelerin bir usulü mahsusa riayet olunarak sıralanmış olanlarına verilen bir isimdir ki yalnız şiir söyleyenlere değil bunları bu suretle derli toplu bir hale getirenlere Divânıvar tâbir edilir. (Dîvân şâiri divân tarzında şiir söyleyenlere de denir.)
Açıklamalarıyla 1053 Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimi
Türklere özgü, hareketli ve girift bir yazıdır. Bu yazıda harf ve kelimeler birbirine kaynaşmıştır, birbirlerine ulaşa ulaşa gider, sona yaklaşınca yükselmeğe başlar. Bu hat, ferman, berat ve menşur yazmak için kullanılmıştır. İran'da resmi yazışmalarda kullanılan ta'lik hattı Osmanlı'ya Akkoyunlular (1467-1501) yoluyla XV. asırda geldiğinde, kısa zamanda büyük bir şekil değişikliği geçirerek Divan-ı Hümayun'daki resmi yazışmalara mahsus olduğundan dolayı "divani" adını almıştır.
Asıl divanîden daha gelişmiş ve teferruatlıdır.
Divanî île rik'anın birleşmesinden meydana gelen bir yazı çeşididir.
Aslı devat'tır. "Devat" kelimesi Türkçe'de divit olarak isimleşmiştir. Kalemleri koyacak bir kutu yanında kapaklı hokkasıyla, beldeki kuşağa çaprazlamasına sokularak taşınan ufak bir yazı takımıdır. Pirinçten, bakırdan yapılmış divitlerin, ufak yayvan sandık şeklinde olanları bulunduğu gibi, yuvarlak bir mahfaza yanına tutturulmuş hokkalı şekilleri de görülür. Gümüş ve altından yapılmışları olanları da vardır. Mürekkep konulan hokka, kalemliğin yanına yapıştırılırdı. Hokkaların, biri mürekkep diğeri lal denilen kırmızı boya koymağa yarayan iki bölümlüleri olduğu gibi, iki üç hokkalı divitler de vardı. Kalem koyulan bölümün uzunluğu 25 cm kadardı. Hattatların, ayrıca kalemdanları da olurdu. Buna kubur da denilmiştir. Eski divitlerin, hokkalarının alt tarafına, kalem ucu kesmekte kullanılan maktanın bir zincirle bağlanması için küçük bir halka yapılmıştır.
Divitlere, kuşağa sokulduğunda kaymasın diye bir kılıf yapılır ve buna divit şiltesi denilirdi.
Divit yapan, esnafın oturduğu, Üsküdar'daki Kazasker Ahmet Efendi Mahallesi, eskiden Divitçiler adıyla anılırmış. Kambur Ahmet adındaki divitçinin yaptığı divitler uğurlu sayılıp, yüksek fiyatla alıcı bulurmuş. Bu divitçi, hokkanın altına ve kalemdanın gövdesine «Seyyid Ahmed» damgasını vurmuştur.
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'in «Divitçilerimiz ve Eserleri» adlı yazısında Usta Mehmed'ler, Abdüllâtif, Baha, Fennî, Hüsnü Arif, Hilmi, Hacı Ömer, İbrahim, Kumkumacı zade, Mehdî, Mehmed b. İsmail, Mustafa, Resmî, Rumî, Seyyid Hasan, Şehrî adlı divitçilerin eserleri anlatılmıştır.
Mürekkep karıştırmakta kullanılan âletin adıdır.
Tezhipte, helezon şeklinde kıvrılmış dal ve yapraklardan meydana gelen süslemenin birbiri içine düşen yuvarlak kısımlarına verilen addır.
Süslemede kullanılan bir çiçek biçiminin adıdır. Turna gagası da denilir.
Yaprak (varak) hâlinde altın.
Sayfaların ön kenarlarının bozulmaması için sertâbın iki yanında alt kapak ve mıklep boyunca bırakılan fazlalığa denir.
Mürekkep yapımında kullanılan is. Halis beziryağı birkaç tane toprak çanağa doldurulup rüzgârsız yerde toprağa ağız hizasına kadar gömülür, serçe parmağı kadar fitil ile yakılıp üstlerine başka çanaklar kapanır. Bir miktar sonra kuşkanadı ile üstteki çanak bir kâğıda sıyrılır. Ekmek hamuru içinde pişirilip mürekkep yapılacak hâle gelir.
Müzehhep çiçeklere verilen ad. Bunlar kitap süslemesinde genellikle âyetlerin söz başlarına veya sonlarına konulduğu için bu adı almışlardır. Vakfe de denir.
Kitap başlıklarının sade olanlarına verilen ad.
Su yüzeyindeki toz boyalara kâğıt tatbik olunarak yapılan boyama. Koyu kitreli veya tuzlu suyun yüzüne damlatılan, bal kıvamındaki zamklı su ile koyulaştırılmış çeşitli renkteki toprak boyalara, ince bir tel ile istenen şekiller verilir; ebrulanacak kâğıdın bir yüzü bu-boyalı yüzeye değdirilip kaldırılır. Kitre üzerine yapılan şekilleri sabit kılmak için boyalara sığır veya koyun ödü damlatılır. Suyu ve kitresi akıtılan kâğıt, daha sonra düz bir yerde kurutulur. Kâğıt kurutulurken sıcağa ve güneşe karşı olmamalıdır. Ebrulanacak kâğıtların biraz kabaca ve boyayı emen cinsten olmasına da dikkat edilmelidir. Evvelce tutkallanmış kâğıtlar bu işe yaramaz, çünkü boyayı çekmezler.
Ebru, desenine ve yapanına göre isim almıştır. Çeşitleri; akkâse, battal, çifte aharlı, hatip ebrusu, Necmettin ebrusu, somaki, kumlu, taraklı, kılçıklı, tarama veya gelgit ebrusu, hafif ebru.
Bir ağaç dalına at kılı takılarak özel olarak hazırlanır. Ortası boş bırakılmıştır.
Ebru yapmak manasına gelir.
Bu işte kullanılmak üzere hazırlanan boyaları özel olarak yapılan fırçalar yardımıyla tekne üzerine serperek ebru yapma işlemidir.
Diğer Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri Sözlüğü