Suç işleyen, günahkâr. Ketebe ile ilgili bilgilere de bakınız.
Fazla nüshası bulunmayan yazma eser.
Eskiden boyalı resimlere, minyatürlere verilen ad. Yazma kitaplara renkli olarak yapılan süsleyici resimlere, minyatürlere nakış, yapanlara da nakkaş denilirdi. Buna tasvir ve şebih yazmak da denilirdi. Yapanlar nakkaş, musavvir, şebihnüvis adlarını alırdı.
Minyatür.
Açıklamalarıyla 1053 Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimi
1- Bütün nakış yapan usta ve çırakların bir arada çalıştıkları odaya veya binaya derler. Bilhassa Topkapı Sarayındaki bu isimle anılır.
2- Nakış yapılan yer; resim atölyesi karşılığında kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet, yeni sarayında bir saray nakışhânesi kurmuş ve başına da Özbek asıllı Baba Nakkaşı getirmişti. Lâle devrinde ise milli resim ve oymacılığımız üzerine albümler hazırlayan özel nakışhâneler bulunmaktadır.
Yazmalara minyatür ve tezhip yapan sanatkâr, özellikle kitaplara minekârî resim yapanlara denilmiştir.
Nakkaşlık İranlılar tarafından geliştirilmiştir. Şark nakkaşlarının başı üstad Bihzad'dır.
Mimar Koca Sinan asrında ve yanında yaşamış ve Tezkiretül Bünyan'ı yazmıştır. Kendisi Mimar Sinan yapısı binaların nakkaş başısı sayılmaktadır. O devirlerdeki eserlerde görülen nakışlar bu zatın olmakla meşhurdur. Topkapısında Ahmetpaşa Camii meksure tavanı. Takkeci camii nakışları bu zata izafe olunmaktadır.
Resim ve tezyinat yapan sanatkârların ve nakkaşların başı.
Ebru teknesinde kalıcı olmayan desenlerdir.
Yaldızla yapılan süslemelere verilen ad.
Su ve zamk ile karıştırılmış boyaların kâğıt üzerine sürülmesiyle yapılan resimlerdir. İranlıların gevaş tâbir ettikleri bir usûl ile yapılırdı. Bu usûlde boyalar şeffaf değildir, renklerin içinde beyaz vardır. Bunu da çoğunlukla beyaz veya altın bir astar zemin üstüne işlerler ve boyaları beyaz boya ile karıştırırlardı.
Eski kitaplıklarda denetleme işini yürüten kişi.
Meşhur hattat, mücellit ve ebrûzen Necmeddin Okyay'ın buluşu olan çiçekli ebruya verilen ad.
Ketebe ile ilgili bilgilere bakınız.
Ketebe ile ilgili bilgilere bakınız.
1. Bir yazı çeşidi. Kalınlığı sülüsün üçte biri kadardır. Kûfî yazının, köşelerinin yuvarlanması ile meydana gelmiştir. Abbasî veziri İbn-i Mukle'nin kûfîyi değiştirerek nesih yazı sitilini meydana getirdiği rivayet edilir. Daha çok Kur'an-ı Kerim'ler nesihle yazılmıştır. Murakkalar ve bilyelerin göbekleri de nesihle yazılmıştır. Türk hattatlarınca çok kullanılmış bir yazıdır.
2. Sülüs'e tâbi olup, onun üçte biri kadardır. Bu yazı teknik bakımından sülüsün üçte ikisini neshetmiş ve üçte biriyle de ona tabi olmuştur. Daha çok kitap istinsâhında kullanılmıştır.
Osmanlılarda ta'lik adı verilen yazıya İranlılar, "nesih" ile "talik" ten bozma olarak "nestalik" demişlerdir.
Sünger kâğıdı gibi gözenekli bir kâğıt. Mürekkepçiler bunu mürekkebi süzme işinde kullanmışlardır.
Mücellitlerin mukavva ve deri oymakta kullandıkları âletin adıdır. Eğri ve ağzı keskin olan bu bıçağın ucuyla katı' da yapılırdı.
Eskiden resim, suret, insan resmi yerine kullanılan, Farsça bir kelimedir.
Diğer Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Yazma Eser (Hat-Tezhip-Ebru-Cilt-Minyatür) Terimleri Sözlüğü