El-Alîm, hakkıyla bilen demektir. Düşünme ve öğrenme söz konusu olmaksızın, aksine, sırf fıtrî saflık ve kudsî nurun te'yidi ile, Allah'ın kendi katından, keşfe dayalı ilmi verdiği kula, Abdu'l-Alîm denir
El-Aliyy, izzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce demektir.
El-Azim, azamet sahibi anlamınadır.
El-Azîz, yenilmeyen yegâne galip, izzet sahibi anlamınadır.
Açıklamalarıyla 1545 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimi
Ölümden sonra dirilten demekter.
Allah'ın bekasını gösterip fena-i külle erdiğinde onunla baki kıldığı kuldur.
Canlıları güzel bir şekilde yaratan demektir.
Rızkı genişleten veya ruhları bedenlere yayan demektir.
Peygamber (sav)' in babasının ve küçük yaşta vefat eden oğlunun ismi.
Peygamber (sav)'e annesinin vefatından sonra sekiz yaşına kadar bakan dedesi.
1- İşe yaramayan, boş, faydasız şey.
2- Namazda abes hareketler mekruhtur. Elbise ile oynamak gibi. Namazda faydalı hareketin meselâ eli ile alnındaki teri silmenin zararı olmaz. Pantolonun tozunu silkmek, mekruhtur. Kaşınmak abes değilse de, bir rüknde, eli üç kere kaldırmak, namazı bozar. (İbn-i Âbidîn)
Kur'ân-ı Kerîmin sekseninci sûresi. Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Kırk iki âyet-i kerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede yüzçevirdi, iltifat etmedi mânâsına olan Abese lafzı sûreye isim olmuştur. Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin Allahü teâlâ tarafından bir mev'ize (nasihat, öğüt) olduğu bildirilmekte, Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve azametine (büyüklüğüne) deliller getirilmekte, kıyâmet gününün dehşetli vaziyeti, o gün iyilerin ve kötülerin halleri ve daha başka hususlar anlatılmaktadır.
1. Hayat suyu, bengi su.
2. İslam kültüründe içenin ölümsüz olacağı ve genç kalacağı varsayılan su.
3. Ahirette cezalandırılan bir kısım insanların, cehennemde kalmalarından dolayı üzerlerinde oluşacak siyahlığı giderici cennet suyu.
İbâdet eden. Farzları ve vâcibleri yerine getirdikten sonra çeşitli nâfile ve yapılması sevab olan işlere de devam eden. Çokluk şekli, ubbâd'dır.
Anıt. Önemi ve değeri çok olan yapıt.
Arap olmayan demektir.
Malını kirâya veren. Kirâdaki binânın ve eşyânın tâmiri ve zamanla tıkanmış boruların tâmiri âcire âittir. Tâmir etmezse, kirâcı evden çıkabilir. Fakat yaptırmaya âciri cebr edemez (zorlayamaz). Ev sâhibinin izni ile kendi yaparsa, parasını kesebilir. Kendiliğinden yaparsa kesemez. Kullanmak için lâzım olan şeylerin (meselâ hamur ocağı) tâmir parasını kirâdan kesemez. (Ali Haydar Efendi)
Bedeni, akli ya da mali açıdan yetersiz, bir şeye gücü yetmeyen, güçsüz, zayıf.
Beceriksizlik, güçsüzlük.
İhtiyar, çok yaşlı kadın.
Diğer Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimleri Sözlüğü