Güzelliği ve güzelliğin insan ruhundaki etkilerini inceleyen bilim ve bilgi dalı.
Şahıs kelimesinin çokluğu.Eskiden tiyatro eserlerinde ve romanlarındaki kahramanlara veya kadroya bu ad verilirdi.
Aruzdaki mefa'ilün cüzünden m ve y harflerinin kaldırılıp yerine getirilen fâ'ilün cüzü.
Kelimelerinin hangi kökten geldiğini inceleyen bilim.
Açıklamalarıyla 793 Edebiyat Terimi
Belli bir kurala göre oluşturulan ses dizesi, beste.
1- Hayvanlar, bitkiler ve cansız nesneler arasında geçtiği hayal edilen öğretici masallar. Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulur. Olaydaki kişilere insan karakteri ve davranışı verilir. Asıl masallardan kısadır.
2- Genellikle kahramanları bitkiler ve hayvanlardan seçilen, başında ya da sonunda insanların ortak kusurlarını gidermeye çalışan bir ders çıkarmaya hizmet eden manzum ya da düzyazı.
Kasidede, divan şairinin kendisini övdüğü bölüm.
Fal ile ilgili kitap. Falın her bir çeşidine göre düzenlenen eserler. Yıldızname, tefe'ülname, hurşîdname, ihtilacname, kıyafetname, kehanetname adlarıyla da bilinirler.
Falnameler çokluk manzum yazılırlar. Nesir halinde yazılanlarına genellikle yıldızname denir. Falnameler Kur'ân falı, kur'â falı gibi dallara da ayrılırlar.
Kur'a taşları veya bir kağıt üzerine çizilmiş noktalar ve noktaların meydana getirdiği şekilleri konu edinen kur'a falları daha çok Hz. Ali'ye nispet edilir. Edebiyatımızda Cem Sultan'ın Divan'ında yer alan Faly-ı Reyhan-ı Sultan Cem adlı kur'a falı meşhurdur.
Gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, hayalî.
Düş gücünün alabildiğince özgürce ortaya koyulduğu düşünceye ya da bunlarla donatılmış sanat yapıtlarıdır.
1- İlkel, basit güldürme ögelerinden yararlanılarak, kimi kez inanırlığın sınırları dışına çıkarak oluşturulan, düşündürmekten çok güldürmeyi amaçlayan oyunlar için kullanılır.
2- Toplumdaki düzensizlikleri alaylı anlatımla yeren bir oyun, halk komedisi. Ayrıca İran'ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse.
3- Komedinin, sanat yönü yoksul, kaba bir türü.
Ayırma, bölme. Bir kitabın bölümlerinin her biri.
Mevsim mânâsına da gelir. Fasl-ı zayf (yaz mevsimi), fasl-ı şitâ (kış mevsimi), fasl-ı hazan (sonbahar mevsimi).
Tiyatro oyunlarında perde anlamında kullanılır.
Türk sanat musikisinde bir defada çalınan aynı makamdan parçaların tamamına denir.
Dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve âhenk bakımından kusursuz olması.
"Sanat şahsi ve mahremdir" ilkesinden yola çıkarak 1908'den sonra yayımlanmaya başlayan Servet-i Fünun dergisinde yazılar yayınlamaya başlayan sanatçılara verilen ortak isimdir. Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Hamdullah Suphi ve Fuat Köprülü bu topluluğu oluşturan yazarlar arasında yer alır.
Ahmet Haşim ve arkadaşlarının 1908'de oluşturduğu edebiyat topluluğu.
Kahramanları melek, cin, şeytan gibi varlıklardan meydana gelen masalların oyunlaştırılmış biçimi.
"Ölmeden önce ölmek" anlamına gelir. Tasavvuf inancına göre, evrende Tanrı'nın vücudundan başka gerçek vücut yoktur ve insan er ya da geç Tanrı'ya geri dönecektir. İşte bu dönüşe Fenafillâh denir. Allah'ın varlığı içinde yok olma.
Divan edebiyatında başka beyitlere bağlı olmayan beyitlere verilen ad.
Söz veya yazıda anlamın anlaşılmayacak kadar karışık olması.
Sözün ses ve anlam kusurlarından kurtarılması yolları. İfadenin kusurlardan uzak bulunması hali fasîh'tir. Sözün söylenişi ve işitilişi tatlı olmalı, anlaşılmasında güçlük çekilmemelidir. Divan edebiyatında fesahat, kelimede fesahat, kelâmda fesahat diye ikiye ayrılır:
1. Kelimede fesahat: Aynı veya yakın mahreçten çıkan harflerin bir kelimede toplanmamasına (tenâfür-I hurûf), (er kalkılınca); kelimeleri meydana getiren harflerin kaynaşmasında telaffuz zorluğu olmamasına (mütenâfir) (ör. tartırttı); anlamı herkes tarafından bilinmeyen kelimelere yer vermemeye (garâbet), kelimeyi vezne uydurmak için şeklini değiştirmemeye, çok anlamlı bir kelimeyi meşhur olmayan anlâmında kullanmamaya gramer hatası yapmamaya (kıyasa muhalefet) dikkat edilir.
2. Kelâmda fesahat: Telaffuzu güçleştiren kelimelerin yan yana getirilmemesi (tenafur-I kelimât). (Örneğin: Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi), zincirleme tamlama (tetâbu-I izâfât) yapmamaya (Örneğin: Ali'nin ceketinin cebinin içi); Cümle kuruluşunun sağlam olmasına, önce söylenecek sözü sona, sonra söylenecek sözü öne almamaya, sözün düğümlenmemesine dikkat edilir.
Diğer Edebiyat Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Edebiyat Terimleri Sözlüğü