Kurakçıl, otsu bitkilerden oluşan sıcak ve ılıman iklimde geniş alanlara yayılan ağaçsız doğal bölge, step.
Çiçek demeti.
Doğa yasalarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, sihir.
Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ.
Açıklamalarıyla 377 Genel Türkçe Terimi
1. Canını yitirmiş, ölmüş.
"Yolda cansız bir kuş gördüm."
2. Yaşamayan, canlı olmayan (varlık), camit.
"Defter, kalem, çanta cansız nesnelerdir."
3. Gücü kalmamış, güçsüz, mecalsiz hâlde.
"Sabahtan beri yatakta cansız şekilde yatıyor."
4. İlgi çekmeyen, sönük.
"Düğünü çok cansız geçti."
5. Durgun.
"Son günlerde satışlar çok cansız."
Alım, alımlılık, çekicilik, albeni.
İslam'a göre, kötülük yapanların, günahkarların, inkar edenlerin öldükten sonra ceza görecekleri yer.
1. Dernek.
2. Bir olayı veya kişiyi kutlamak amacıyla bir araya gelen topluluk.
İslam'a göre, iyilik yapanların, günahsızların, iman edenlerin öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer.
1. Tehlikeli ve zor bir işe girişmek için kişinin kendinde bulduğu güven.
"Cesaretini topla ve gidip her şeyi öğretmene söyle."
2. Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği.
"Tarih Türk ordusunun cesaret örnekleriyle doludur."
3. Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış.
"Sen babanla bu şekilde konuşmaya nasıl cesaret ediyorsun?"
4. Atak davranma, atılganlık.
"Biraz cesaret göstermezsek işi yetiştiremeyeceğiz."
Evren, alem, dünya.
1.Yürekli.
2. Saygısız
çabucak, hızlıca, beklemeden
"Çarçabuk eşyalarını hazırla, yola çıkıyoruz."
Yüz, görünüş, kimlik.
1. Tartı.
2. İki yüz elli kiloya eşit olan, odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü.
3. (mecaz) Üzüntü, sıkıntı.
4. (halk ağzında) Kadınların başlarına bağladıkları örtü.
1. Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek.
"Masayı biraz sola çek."
2. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak.
"Minibüsü otoparka çektim."
3. Germek.
"İpi çekip çamaşırları astım."
4. İçine almak, emmek.
"Ahşap tüm boyayı çekmiş."
5. Bir yerden başka bir yere taşımak.
"Valizleri kapının yanına çekin."
6. Bir amaçla ortadan kaldırmak.
"Şirket çalışanlarını sahadan çekmiş."
7. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak.
"Tartışmada silah çekmiş."
8. Atmak, vurmak.
"Çok güzel penaltı çeker."
9. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak.
"Korumaları geri çekilmiş."
10. Güç durumlara dayanmak, katlanmak.
"Gurbet ellerde çok çektik"
11. Tartıda ağırlığı olmak.
"Bir çuval patates 40 kilo çekti."
12. Döşemek.
"Telefon tellerini çektiler."
13. Herhangi bir engel kurmak.
"Hayvanlar girmesin diye avluya duvar çekmiş."
14. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak.
"Ben çektim boş çıktı, bir de sen çek."
15. İmbik yardımı ile elde etmek.
"Gül yağı çekmek kolay iş değil."
16. Çizgi durumunda uzatmak.
"Biraz daha ileri çek."
17. Aynısını yazmak veya çizmek.
"dersimiz.com'dan kopya çekmek bizim işimiz."
18. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak.
"Bardak çekmeye nasıl dayandın?"
19. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak.
"Perdeyi az daha yukarı çek."
20. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek.
"Bu telefon çok güzel fotoğraf çekiyor."
21. Taşıma gücü olmak.
"Bu tır kaç ton çeker?"
22. Öğütmek.
"Karabiber çekmek için değirmen aldım."
23. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak.
"Yarın ikinci protestoyu çekeceğim."
24. Hoşa gitmek, sarmak.
"Bu dizi beni çekmiyor."
25. Kaçan ilmeği örmek.
"Kazak iki yerinden çekilmiş."
26. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak.
"Tüm tatil masrafını çekeceğim."
27. Bir duyguyu içinde yaşatmak.
"Uzun yıllar çocuk hasreti çektiler."
28. Yürütmek, sürmek.
"Arabayı sahile çek dostum."
29. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek.
"Bu kız büyük halasına çekmiş."
30. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak.
"Sen de sorguya çekileceksin."
31. Herhangi bir anlama almak.
"Lafı yanlış yere çekme."
32. Örtmek, giymek.
"Yorganı çocuğun üstüne çek."
33. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek.
"Bizim inekleri de bugün çekecekler."
34. Yol, ay sürmek.
"Şubat dört yılda bir yirmi dokuz çeker."
35. Daralıp kısalmak.
"Kazaklar biraz çekmiş mi?"
36. Asmak.
"Şanlı bayrağımızı direğe çekmek benim işim."
37. Boya, badana vb. sürmek.
"Duvara biraz kireç çekmeliyiz."
38. Yollamak.
"Düğünde telgraf çekmişlerdi."
39. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.
"Bu baca zor çekiyor."
40. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek.
"Hazırladığım kek çok güzel çekmiş."
41. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı.
"Mıknatıs demiri çekti."
42. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak.
"Bizim evden telefon güzel çekiyor."
43. İçki içmek.
"Yine çekmeye gidiyorlar."
Güçsüz, zayıf, nahif.
Çelişkili, içinde veya aralarında tutarsızlık, çelişme bulunan.
"Her konuşmanda çelişik sözler söylüyorsun."
Hiç beklenmedik bir zamanda gelmek.
"Evde hasta yatarken komşularım çıkageldi."
"Askerdeki oğlu çıkagelmiş, kadın çok mutlu oldu."
Sayı üstünlüğü, sayıca çokluk, ekseriyet, azınlık karşıtı.
"Toplantıda kabul etmeyenler çoğunluktaydı."
"Çoğunlukla evde oturup televizyon izleriz."
Diğer Genel Türkçe Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Genel Türkçe Terimleri Sözlüğü