Ağa kapısında yazı işlerini yapan görevlilere verilen addı. Burada on kişiden oluşan bir kalem dairesi yer almaktaydı. Bunların en kıdemlisine "başşakirt" denilirdi. Katiplerin görevleri başlıca şunlardı: ocağa alınacak veya acemi ocağına girecek olanların defterlerin muhafaza ederek, gerektiğinide hüvviyetlerini belirlemek, ulûfe defterlerinin "mükerrer" denilen nüshalarını tutmak, kapı kulu olacak veye acemi ocağına alınacak olanların inam, terfi ve memhur denilen, yeniçeri ağasının mühürlü tezkerelirini yazmak.
Buradan terfi eden başşakirt, kethuda katipi olurdu.
Yeniçeri ağasının emir çavuşu mertebesinde bulunan hizmetliye verilen isimdi. Kırmızı kollu cüppe, uzun entari, ayağına sarı mest papuç, başına da kalafat giyerdi.
Vezir olan yeniçeri ağalarına verilen unvandı.
Yeniçeri ağasına ait sancağa verilen addı. Yeniçeri ağaları ilk zamanlarında sancak beyi rütbesinde olduklarından tuğları bir taneydi. Sonradan beylerbeyi rütbesine ulaşarak iki tuğ taşırlardı.
Açıklamalarıyla 468 Osmanlı Türkçesi Terimi
Gemi kaplamalarını ıskarmoz (küreklerin takıldığı yerler) ve kemerlere tutturmak için kullanılan, meşe ve benzeri sert ağaçtan yapılan büyük cıvatalara verilen isimdi.
Sipahiler, zeamet sahipleri ve has sahiplerinin, timar, zeamet ve hasları içindeki arazi sahiplerinden birinin ölümüyle mahlül olan arazisini, hakedecek olanlara ihale edeceği sırada alınan verginin adıdır. Alınan vergi, arazinin yerine, verimine, gelirine göre değişmekteydi. İyi bir arazinin 2 dönümünden 1 akçe, orta bir yerin 3 dönümünden 1 akçe, kötü yerin 5 dönümünden 1 akçe alınırdı.
Vezir dairelerinde istihdam olunan "iç ağa" ların hizmetkarları, acemelik devresini geçerek bir mertebe yükselmiş olanlarına verilen addı. Bu gençler, yeterli liyakat ve kabiliyet gösterdikleri takdirde, başlarına kalpak giydirilerek "ağam çırağı" adıyla göreve devam ederlerdi. Bunların arasından vezaret makamına yükselenler de olurdu.
Saray hizmetinde kullanılan harem ağaları için kullanılan bir tabirdi. Ağavat, arapça "ağa"nın çoğuludur, ağavatın yerine aynı zamanda "ağayan" da kullanılırdı.
Belli bir miktarın üzerinde ulûfe alanlar için kullanılan bir tabirdi. Yedi senelik terfilerde mertebe yükseltmeye hak sahibi olanlara kıdem zammı yapılır ve bu zammı alanların defterdeki isimlerine "ağır esame" denilirdi. Yapılan zam ulûfe zammı olduğu için, bu makama da "ağır ulûfe" denilmekteydi.
Şerbet içen misafirin ağzını sildiği "sırmalı yağlık" ın adıydı. Şimdi misafirlere, kahveden sonra şeker ve şekerleme ikram etmek âdet olduğu gibi, eskiden kahvenin arkasından şerbet ikram etmek âdettendi. Zengin konaklarda şerbet, "kilerci kalfa" ve "şakirt" denilen kızlar tarafından misafire sunulurdu. Kilerci kalfa önden girer, üzerinde gümüş bardak takımı bir de sırmalı yağlık olan tepsiyi şakirt arkadan taşırdı. Kilerci kalfa bardaklardaki şerbetleri misafirlere ikram ettikten sonra arka arka çekilir, sırmalı yağlık elinde olmak üzere beklerdi. Misafir şerbetini bitirince kilerci kalfa tekrar yanına yanaşır, boş bardağı alır ve şakirtin elindeki tepsiye koyar, o sırada elindeki sırmalı yağlığı misafire uzatırdı. Misafir bununla dudaklarını sildikten sonra kilerci kalfaya uzatır ve kilerci kalfa tekrar arka arka çekilirdi. Haremlik tarafında ikram böyle iken, aynı ikramı selamlık tarafında "çubukçu ağalar" ve "kahveci" denilen hizmetliler görürdü.
Eskiden kullanılan ağızdan dolma toplarda, "falye" denilen deliklere konulan baruta verilen isimdi.
Koyun ve keçi cinsi küçükbaş hayvanlardan alınan vergi, Ağıl resmi.
Yabancı insan manasında kullanılan Arapça bir tabirdi. "Gayr" kelimesinin çoğuludur. Divan edebiyatında, ferdi olarak aşkın rakibi, engeli, gözcüsü, hasmı manasından kullanılmıştır.
Yazı yazarken yapılan yanlışların tashihinde silintinin belli olmaması ve iz bırakmaması için kâğıdın üzerine sürülen sulu maddeye verilen addı. Ayrıca, kâğıdın parlak görünmesi, kaba, delikli ve kalemin yürümesini engelleyen, mürekkebin yayılmasına mani olan kâğıtlar bu aharlama sayesinde ıslah edilmiş olurdu. Bu uygulamadan geçen kâğıtlara "aharlı kâğıt" denirdi.
Aharlamanın farklı yöntemleri de vardı:
Bir miktar beyaz şap havanda dövülüp güzelce kaynatılır. Sonra bu kaynamış suyu bir teneke içine döküp, bu gayet sıcakken aharlı ve ilaçlanmış kâğıt bu şaplı sıcak su içine batırılıp çıkartılarak gölgede kurutulduktan sonra, tekrar kaynamış su içinde bir miktar elenmiş nişastayı bir kâsenin içinde su ile ezip, o sıcak suyun içine döküp, nişasta kokusu kalmayıncaya kadar, karıştırarak kaynatılır. Sonra bu nişastalı sıcak su bir teneke içine boşaltıldıktan sonra, daha önceden şaplanmış kâğıtlar bunun içine batırılıp çıkartılarak gölgede kurutulmaya bırakılır. Sonra kâğıtlar mühürlenerek kullanılır.
Diğer bir yöntem; ördek veya tavuk yumurtalarının sadece beyaz kısımları bir kap içine konulup içine incir sütü ilave edilir. Bunlar karıştırılıp ince bir bezden süzüldükten sonra, bir iki tutam barut atılır. Daha sonra bu karışımın içerisine balık tutkalının suyu konulur. Aharlanmak için hazırlanan kâğıtlar bu suyun içine batırılıp çıkarılır. Gölgede kurutulduktan sonra, üzerindeki yumurta beyazının yağları gitmesi için tekrar sıcak temiz suya batırılır. Kuruduktan sonra mühürlenerek kullanılır.
Diğer bir yöntem; Beşer dirhem Şam ve Halep tutkalı suda kaynatılıp ilaçsız sade kâğıtlar bu kanamış suya batırılıp çıkarılır. Kurutulduktan sonra mühürlenerek kullanılır.
Diğer bir yöntem; Pelit odununun külü bir bez parçası içine konulup bağlandıktan sonra, çömlek içinde kaynatılır. Su kaynadıktan sonra, bu külün olduğu bez parçası çömleğin içinden çıkartılmadan su 2 gün bekletilir. Sonra kâğıtlar bu suya batırılıp kurutulduktan sonra mühürlenerek kullanılır.
Diğer bir yöntem; balık tutkalının beyaz olanı alınıp suda ıslatıldıktan sonra bir mermer üzerinde dövülür. Bunun 5 dirhemi, 2 dirhem zamk-i Arabî ve 3 dirhem Edirne tutkalı ile karıştırılarak bir suda kaynatılır. Daha sonra bu suya kâğıtlar batırılıp çıkarılır. Kurutulduktan sonra mühürlenerek kullanılır.
Debbağlar (dericiler) ve saraçlar gibi esnafın başlarındaki adamlara verilen resim unvandı. Ahi babalık zaman zaman "mimar ağalığı" unvanıyla birlikte verilmiştir.
Anadolu'da sosyal dayanışmayı amaçlayan esnaf, zanaat gibi çalışma kollarını içine alan ocak.
İki hükümet arasında sulh ve asayişe, siyasi, ticari vs. işlere dair imzalanan mukavelelerle, devletçe muhtelif hususlar için siyasi olarak tanzim edilen resmi evrak için kullanılan tabirdi. Biri Arapça diğer Farsça iki kelimeden meydana gelen bu tabir, söz vermek, üzerine almak anlamlarını taşımaktaydı.
Hükümdarın verdiği hat, ferman gibi belgelerin yerine kullanılan tabirdi. Sözlük manası "padişahın sözü, padişahın kararı" demektir
Hükümler
Osmanlılarda yasa, yargı ve tüzük niteliğinde olan kararların yazıldığı defter.
Diğer Osmanlı Türkçesi Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Osmanlı Türkçesi Terimleri Sözlüğü