Bir varlığın bir türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Örneğin ; "alan" sözcüğü, "düz ve açık yer" anlamını içerirken anlam genişlemesine uğrayarak "iş, meslek, araştırma-inceleme" anlamlarını da kazanmıştır.
Sözcüğün eskiden yansıttığı kavramdan bütünüyle farklı, yeni bir kavramı karşılar duruma gelmesine başka anlama geçiş denir. Örneğin :
"sakınmak" sözcüğü Eski Türkçe de "düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek" anlamını içerirken sonraları "tehlikeden uzak durmak" anlamına geçmiştir.
Başka anlama geçişin bir türü de anlam iyileşmesi ya da anlam kötülenmesidir. Kötü anlamı olan bir sözcüğün zamanla iyi bir anlam kazanmasına anlam-kötülenmesi denir.
Anlamca Kaynaşmış (Deyimleşmiş) Birleşik Fiil
Birleşik fiillerin kalıplaşma yoluyla anlam değiştirerek deyimleşmiş olan türleri de vardır: bel bağla- "güvenmek", yerin dibine bat- "pek utanmak, pek mahcup düşmek" vb.
Cümleler anlamlarına göre beşe ayrılır: olumlu cümle, olumsuz cümle, soru cümlesi, ünlem cümlesi, koşul cümlesi.
Açıklamalarıyla 594 Türkçe-Dil Bilgisi Terimi
1. Bir cümlede açıklama, istek vb. amaçlarla cümle yapısında herhangi bir değişiklik yapılmadan iki virgül veya iki çizgi arasına sokulan cümle.
2. Bir cümlede açıklama, istek vb. amaçlarla, cümle yapısında herhangi bir değişiklik yapılmadan iki virgül veya iki çizgi arasına sokulan cümle: şimdi efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım (M.K.Atatürk, Nutuk, s.2)
Bir cümlede iki kısa çizgi ya da iki virgül arasında yazılan ve kendisinden önceki öge hakkında açıklama yapan söz.
1- Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :
Okutmak (elden çıkarıp - satmak)
racon (adet - usül)
şabanlık (aptallık - sersemlik)
keklemek (kandırmak - aldatmak)
2- Kullanılan ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların, ses bilgisi, yapı bilgisi, söz dizimi ve anlam bakımından özellikler gösteren dili veya sözcük dağarcığı.
Arap dilinde doğmuş ve Divan Edebiyatı ile şiirimize girmiş olan ve mısralarındaki hecelerin uzunluk ve kısalığına bağlı olarak kullanılan ölçüdür. Aruzda, hece ölçüsünde olduğu gibi, hecelerin yalnız sayı bakımından denkliği yeterli değildir. Mısra içlerindeki kelimeler aynı zamanda açık ve kapalı oluşları bakımından da birbirlerine denk olmalıdır. Sesli harflerle biten heceler açık (kısa), sessiz harflerle biten heceler de kapalıdır (uzun). Aruz ölçüsü, İslamiyet'in kabulüyle bize geçmiş, yüzyıllar boyu edebiyatımızda kullanılmış, Cumhuriyet döneminde hemen hemen bırakılmış bir ölçüdür.
Bir kelimenin karşıladığı ilk kavram, ana kavram: ayak kelimesinin asıl anlamı "insan ve hayvanda yürüme organı"dır. Bu kelimenin masa ayağı, sandalye ayağı örneklerinde olduğu gibi herhangi bir nesnenin ayağı, bir ırmağın ayağı veya "halk şiirindeki kafiye" anlamlarını kazanması, anlam dallanması yoluyla sonradan oluşmuş yan anlamlardır. Bunun gibi yol kelimesinin asıl anlamı "üzerinde yürünen veya üzerinden geçilen yer"dir. "Usul, metod" anlamı ise sonradan oluşmuştur.
Varlıkların sayısını kesin olarak bildiren sıfat. Sıfat "bir, iki, üç" gibi asıl sayılardan oluşur.
Her zaman ünlem özelliği gösteren ünlemler.
Ünlüyle biten bir sözcüğün ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün birleşmesi sırasında oluşan ses düşmesi.
Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.
1. Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş, halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz.
2. Anonim özellik taşıyan, atalardan kaldığı kabul edilen ve toplumun yüzyıllar boyunca geçirdiği gözlem ve denemelerden, ortak düşünce, tutum ve davranışlarıyla dünya görüşünden oluşan, genel kural niteliğindeki kısa, özlü, kalıplaşmış söz:
- Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
- Keskin sirke küpüne zarar vb.
Noktalama işareti. Parantez.
Bir sıfatta, bir zarfta, bir oluş veya kılışta azlık-çokluk gösteren, bunları azlık çokluk bakımından pekiştiren ve ne kadar? Ne derece? Sorularını karşılayan miktar ve derece bildiren zarflar: en, az, çok, eksik, fazla vb.
Zarf fiil.
Sözcüklerin bir araya gelip anlam ilişkisi kurması.
En az iki cümleden oluşan yalnız başlarına kullanıldıklarında da bir yargı bildiren fakat özneleri, nesneleri veya tümleçleri ortak olan birbirine virgül, noktalı virgül gibi işaretler veya bağlaçlarla bağlanan ve anlamca birbirine bağımlı olan cümleler: Karşı sarraflara el öpmeğe gidecektik... Bunu bize ne babam ne de annem söylemişti. (O.Kemal, BE, s.69) vb.
Anlam bakımından birbirine bağlı olan ve özneleri, tümleçleri veya yüklemleri ortak bulunan tümceler.
Diğer Türkçe-Dil Bilgisi Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Türkçe-Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü