Birden fazla atadan köken almış.
Euglena'larda kimyasal bakımdan hem nişasta hem de glikojenden farklı olarak karbonhidrat biriktiren cisimcik.
1. Az özelleşmiş, ince çeperli, klorofil içeren ve tipik olarak oldukça gevşek yapıdaki bitki hücreleridir. Fotosentezde ve besinlerin depolanmasında iş görür.
2. İnce duvarlı, nispeten farklılaşmamış hücrelerden oluşan, yapı ve görevi değişebilen, yumuşak bitki dokusu, parankima. Yassı solucanlarda kas tabakasıyla bağırsak arasında bulunan çeşitli hücrelerden oluşmuş sert doku. Bir organın zemin dokusu.
Her vücut segmentinin yanında, bir çift halinde bulunan ve yer değiştirmeye yarayan yapılar.
Açıklamalarıyla 2079 Biyoloji Terimi
Poliket'lerin her segmentinden yanal olarak çıkan kalın kıllı, çift yassı uzantılar.
1-Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü.
2-Otonom (istemsiz) sinir sisteminin bir bölüm. Sinir lifleri beyinden ve omuriliğin kalça bölgesinden çıkar ve belli başlı iç organları donatır.
Tiroid bezinin içine yerleşmiş olan küçük, bezelye büyüklüğündeki bezler. Bu bezlerin salgıları vücudun kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenler.
Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon.
1. Bir canlıya bağımlı olarak yaşayan ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar veren organizma.
2. Başka türden bir canlının içinde veya üzerinde, kendisine besin veya barınak sağlayacak şekilde ancak aynı zamanda da diğer canlıya da zarar verecek şekilde yaşayan organizma, asalak.
Dünyaya gelen her canlı beslenir, çoğalır ve soyunu devam ettirmeye çalışır. Canlılar yaşayabilmek için çoğu kez diğer canlılar ile yarışmak hatta savaşmak zorundadır. Kimi kendi yararına, başka canlıların zararına şeklinde adapte olmuş durumdadır. Böyle canlılar parazittir ve bu yaşama parazitlik (parazitizm) denir. Parazit sözcüğü Yunanca para (yanında) ve sitos (besin) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Bir canlının içinde veya üzerinde onun zararına olarak yaşamaya adapte olan canlı anlamına gelmektedir. Parazit bu şekilde kendini korurken, besinini de sağlamaktadır. Üzerinde adapte olduğu canlıya konak denmektedir ve bu çoğunlukla kendisinden daha büyük bir canlıdır.
Parazitizm (Parazitlik ) (+/-)
Birlikte yaşayan iki canlıdan biri birliktelikten yararlanırken diğeri zarar görür. Yarar sağlayan canlıya parazit (asalak) zarar gören canlıya konak canlı denir.
1. Tek Hücreli Parazitler: Virüsler, sıtma mikrobu (Plazmodyum) gibi.
2. Hayvansal Parazitler:
A) Dış Parazit : Bit, pire, kene gibi hareket organı ve sindirim enzimi olan parazitlerdir.
B) İç Parazit: Tenya kıl kurdu gibi hareket organı, sindirim enzimi olmayan, sadece sindirilmiş besinleri (glikoz, a.a ) kullanabilen parazitlerdir. Bu nedenle konak canlının sindirim sisteminde yaşamını sürdürebilir.
3. Bitkisel Parazitler:
A) Yarı Parazit: Özel emeçleri ile konak canlının odun borularından su ve mineral alarak fotosentez yapabilen bitkilerdir. Örnek: Ökse otu
B) Tam Parazit: Emeçleri ile konak bitkinin soymuk borularından organik besin alan, renksiz, fotosentez yapamayan bitkilerdir. Örnek: Küsküt
1. Asalaklık. Hem bitki hem de hayvanlar arasında görülen heterotrof beslenme tipi. Parazit, bitki ya da hayvanın vücudu üzerinde ya da içinde yaşar ve bunlardan besinin sağlar.
2. Dünyaya gelen her canlı beslenir, çoğalır ve soyunu devam ettirmeye çalışır. Canlılar yaşayabilmek için çoğu kez diğer canlılar ile yarışmak hatta savaşmak zorundadır. Kimi kendi yararına, başka canlıların zararına şeklinde adapte olmuş durumdadır. Böyle canlılar parazittir ve bu yaşama parazitlik denir. Parazit sözcüğü Yunanca para (yanında) ve sitos (besin) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Bir canlının içinde veya üzerinde onun zararına olarak yaşamaya adapte olan canlı anlamına gelmektedir. Parazit bu şekilde kendini korurken, besinini de sağlamaktadır. Üzerinde adapte olduğu canlıya konak denmektedir ve bu çoğunlukla kendisinden daha büyük bir canlıdır.
Bir genetik çaprazlamada çaprazlanan bireyler. Onların yavruları, ilk (F1) kuşaktır.
1. Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi. Bu tip çoğalma bal arısı, eşek arısı ve bazı Arthropoda'lar arasında yaygındır.
2. Yumurta hücrelerinin, sperm hücreleri ile döllenmeden mitoz geçirmeye başlayarak, bir canlıyı oluşturması şeklindeki üreme tipi.
Çocuk doğurma olayı.
Hücre zarı maddelerin taşınmasında enerji harcamıyorsa, bu taşımaya pasif taşıma denir. Pasif taşımanın genel özellikleri:
* Taşıma çok yoğun ortamdan az yoğun ortama doğrudur.
* Enerji harcanmaz.
* Enzim kullanılmaz.
* Canlı ve cansız hücrelerde görülür.
* Sıcaklık,hareket ve yoğunluk farkı difüzyonu hızlandırır.
* Denge sağlanana kadar devam eder ve durur.
* Porlardan geçebilecek büyüklükteki maddeler difüzyona uğrar.
Porlardan büyük maddeler difüzyon yapamaz.
Hücrede pasif taşıma 3 şekilde görülür:
1. Difüzyon
2. Kolaylaştırılmış difüzyon
3.Osmoz
Hastalık yapıcı özelliği olan mikroorganizma veya madde. Enfeksiyona neden olabilme yeteneğine sahip olan, zararlı, hastalık yapıcı.
Hastalıklarla uğraşan bilim dalı. Hastalığın nedenlerini araştıran uzmanlık dalı.
Hastalık bilimi, hastalığın nedenlerini araştıran uzmanlık dalı.
1. Özellikle bitki hücrelerinin duvarında bulunan büyük moleküllü karbonhidrat karışımı maddeler.
2. Özellikle bitki hücrelerinin orta lamelinde bulunan büyük moleküllü, karbonhidrat karışımı maddeler.
Diğer Biyoloji Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Biyoloji Terimleri Sözlüğü