1. Bir kişi veya devlet tarafından resmî nitelikteki şartlara uyularak, kamunun (ammenin) yararına, hayır amaçlı bir hizmetin gelecekte de yapılabilmesi için ayrılan mülk veya para.(Vakıflar tüzel kişiliğe sahiptir).
2. Hayır işleri için ayrılan bina, para ve mal.
3. Devletin veya zengin insanların, ihtiyacı olan insanların yararlanması için açtıkları sosyal hayır kurumlarıdır.
Vakıfların Yararları:
- Osmanlı Devleti sınırları içinde uygulanan iskan faaliyetlerinde,
- Yerleşim yerlerinin sosyo-kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasında,
- Yolların, han, kervansaray gibi binaların yapım ve işletiminde,
- Halkın sağlık, eğitim ve öğretim alanındaki ihtiyaçlarının karşılanmasında,
- İhtiyacı olan tüccarlara vakıflarda biriken paradan kredi kullandırılarak ticaretin desteklenmesinde etkili olmuşlardır.
Vakıf sahibi.
1. Geliri sosyal hizmetlere ayrılan arazilerdir. Satılamaz ve başka gayeler için kullanılamazdı. Vakıf topraklarının gelirlerinden vergi alınmazdı.
2. Geliri cami, medrese, köprü, çelme, han, hastane gibi hayır kurumlarına bırakılan arazilerdir. Satılamaz, satın alınamaz, miras bırakılamazdı.
3. Gelirleri cami, medrese, şifahane, imarethane, kervansaray gibi din, bilim ve hayır kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ayrılmış topraklardır. Vakıf arazisi satılmaz ve başkasına devredilemezdi. Vakıf arazi sayesinde toplumun önemli ihtiyaçları hayırsever kişiler tarafından karşılanmaktadır.
Eski Arap seyyahların var olduğunu iddia ettikleri meyveleri insan şeklinde olan hayali ağaç.
Açıklamalarıyla 1888 Tarih Terimi
Bir ilde işleri devlet adına yöneten en yetkili görevli.
Padişah annelerine verilen unvan.
Gelirler. (Varidatçı: Maliye Nazırlığı'nda devletin gelir işlerini yürüten memur)
Bir senyöre bağlı olan ve itaat etme görevini taşıyan daha küçük senyöre verilen ad.
1- Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse.
2- Ölen bir kimsenin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kimse.
Büyük bir derebeyine yemin ederek bağlanan derebeyi; birine bağlanan, tabi olan kişi.
Onsekizinci yüzyılda Arabistan'da, Abdülüvehhab tarafından kurulan mezhep. (Bugün Suudi Arabistan'da bu mezhepten olanlar çoğunluktadır.)
Tasavvufta, gizli bilgilerle donanmış, Dünya nimetlerine önem vermeyen Allah'a yaklaşan ve Allah tarafından korunduğu kabul edilen kimse. Ermiş. Yatır. (Çoğulu: Evliya).
Hükümdarlardan sonra hükümdarın yerine geçecek olan prens veya şehzade.
Allah'a yakınlık kazanmış kimse.
1- Bir kimsenin para, mal ve haklarının kendi soyundan veya neslinden olanlara geçmesi. (Hükümdarlık unvan ve haklarının kendinden sonra gelenlere miras yoluyla geçmesi).
2- Kalıtım, mirasta hak sahibi olmak.
1. Devletin başına geçecek şehzadenin, yani tahtın varisinin belirlenmesinin kurala bağlanmasıdır. (Örnek: Babadan oğula, Ekber-Erşet vs.)
2. İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Kağan'ın ölümünden sonra tahta kimin geçeceği hususunda belirli bir sistem yoktur. Devlet, Kağan'ın ailesinin ortak malı olarak kabul edildiğinden, Kağan'ın erkek çocuklarından herhangi birinin tahta talip olması veya tahtı ele geçirmek için diğer kardeşleri ile mücadeleye girişmesi sık yaşanan durumlardan biriydi. Belirli bir devlet teşkilatı oluşturan Mete’den sonra bile, İmparatorluk kardeşler arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu durum, Türk devletlerinin kısa sürede bölünmesine ve gücünün zayıflayarak yıkılmasına neden olmuştur.
Bir kalenin veya tahkim edilmiş bir yerin teslimi.
İncelenen olayla ilgili elde edilen bütün bilgilere denir.
Osmanlı imparatorluğu'nda devletin bakanlık, valilik gibi yüksek görevlerinde bulunan ve paşa sanını taşıyan kimselere verilen ad. Sadrazamlıktan sonra gelen en yüksek rütbe. (Vezirler arasında da rütbe farkı vardı).
On yedinci yüzyıl ortalarına kadar Sadrazam yerine kullanılan unvan veya sıfat. (En büyük vezir).
Diğer Tarih Terimleri
Terimler Sözlüğü Ana Sayfa
Açıklamalı Tarih Terimleri Sözlüğü